<strong>Demokrasi </strong>konusunda karamsar bir kitap daha...<br></br> Liberal demokrasinin yakın geleceğini karanlık görse de, mücadeleyi elden bırakmıyor.<br></br> Halkla demokrasinin karşı karşya gelmeye başladığını belirtiyor, demokrasileri demokrasi yapan hak ve özgürlüklerin tehlikede olduğunu söylüyor.<br></br> Seçim sandığından çıkan iktidarların, bir süre sonra, '<strong>demokrasi oyununun kuralları</strong>'nı bir yana bırakarak, <strong>tek adam </strong>olarak kendi oyunlarını oynamaya başladıklarının altını çiziyor.<br></br> Bu çerçevede tabii <strong>Tayyip Erdoğan</strong> adı da ön plana geliyor.<br></br> <br></br> <a class="fancyBox" href="http://t24.com.tr/files/20180830211749_2461865-gf.jpg"><img class="to-left" src="http://t24.com.tr/files/20180830211749_2461865-gf.jpg" alt=""></img></a>Bu yıl içinde çıkan kitabın yazarı <strong>Yascha Mounk</strong>, <strong>Harvard Üniversitesi</strong>'nden. Kitabın adı Türkçe'ye şöyle çevrilebilir:<br></br> <br></br> <em>Halk Demokrasiye Karşı</em><br></br> <em>Özgürlüğümüz Neden Tehlike Altında</em><br></br> <em>Ve Onu Nasıl Kurtarırız</em><br></br> <br></br> Şu satırların altını çiziyorum:<br></br> <br></br> <em>Donald Trump'ın Beyaz Saray'a Başkan seçilmesi, demokrasi krizinin en çarpıcı göstergesi oldu.</em><br></br> <em>Dünyanın en eski, en güçlü demokrasisi, tarihinde ilk kez, Amerikan anayasasının temel ilkelerinden hiç hoşlanmadığını açıkça ilan eden birini Başkan seçti.</em><br></br> <em>Öylesine bir Başkan ki, rakibini hapse atmakla tehdit edebildi.</em><br></br> <em>Öylesine bir Başkan ki, Amerika'nın otoriter karşıtlarını 'demokratik müttefikleri' olarak ilan edebildi.</em><br></br> <em>Amerikan demokrasisinin kontrolcü kurumları (güçler ayrılığı) nihayetinde Trump'a fren koysalar bile, Amerikan halkı tarafından ülkenin en yüksek makamına böyle bir başkan seçilebilmiş olması gelecek açısından çok kötü bir işaret...</em><br></br> <br></br> Bu satırlardan hemen sonra <strong>Putin</strong>'le <strong>Erdoğan</strong>'ın isimleri geliyor:<br></br> <br></br> <em>Trump'ın seçimi kendi başına bir olay değil. <strong>Rusya</strong> ve <strong>Türkiye</strong>'de de seçim sandığından çıkan güçlü liderler, ülkelerinde gelişme halindeki demokrasilerin kolunu kanadını kırarak <strong>seçimli diktatörlükler </strong>kurmayı başardılar.</em><br></br> <em>Bunun gibi <strong>Polonya</strong> ve <strong>Macaristan</strong>'da da popülist liderler aynı modeli uygulayarak</em> <em>özgür medyayı yıktılar, bağımsız kuruluşları zayıflattılar ve muhalefetin sesini kıstılar.</em><br></br> <br></br> Kitabın bu bölümünde, liberal demokrasinin tehdit altında olduğu bazı <strong>Avrupa Birliği</strong> ülkelerinden de örnekler veriliyor:<br></br> <br></br> <strong><em>Avusturya</em></strong><em>'da aşırı sağdan bir aday Cumhurbaşkanı seçildi<strong>.</strong></em><br></br> <strong><em>Fransa</em></strong><em>'da siyasal yelpaze, radikal sağ ve solun sahneye çıkışına tanıklık ediyor.<br></br> <strong>İspanya </strong>ve <strong>Yunanistan</strong>'da yerleşik partiler hızla dağılıyor, çöküyor. </em><br></br> <strong><em>İsveç</em></strong><em>, <strong>Almanya</strong> ve <strong>Hollanda</strong> gibi istikrarlı ve hoşgörülü varsayılan demokrasilerde bile <strong>aşırı akımlar</strong> benzersiz başarılar elde ediyor.</em><br></br> <br></br> <img src="http://media-cdn.t24.com.tr/media/library/2018/08/demokrasi_821704180.jpg" alt="" data-id="279839"></img><br></br> <br></br> Seçim sandığından çıkıp demokrasi oyununu boşlayan '<strong>tek adamlar</strong>'ın ya da <strong>otoriter</strong> liderlerin aralarındaki benzerlikler de kitapta epeyce yer kaplıyor.<br></br> İktidar dizginlerini iyice ellerine geçirmek ve devleti kendilerine daha sıkı bağlamak için kendilerine nasıl <strong>iç ve dış düşmanlar</strong>yarattıklarına işaret ediliyor; bu çerçevede, <strong>Erdoğan Türkiyesi</strong>’yle <strong>Polonya</strong> örnekleri veriliyor.<br></br> Bu ülkelerde yargının, seçim kurullarının bağımsızlıklarından nasıl yoksun kılındıklarına işaret edilirken, medyanın iktidar tarafından nasıl tam kontrol altına alındığı vurgulanıyor.<br></br> Harvard'lı akademisyenin kitabında, <strong>Berlin Duvarı</strong>'nın 1989'da yıkılması ve Sovyetler Birliği'nin tarihe karışmasıyla birlikte liberal demokrasinin dünyadaki zaferine ya da <strong>önlenemez </strong>yükselişine de vurgu yapılıyor.<br></br> Bu çerçevede Amerikalı siyaset bilimci <strong>Fukuyama</strong>'nın <strong>Tarihin Sonu </strong>(The End of History) isimli o zamanların ünlü makalesine dikkat çekilirken, liberal demokrasinin 1990'ların başından itibaren yirmi yıllık <strong>alternatifsizliği </strong>de işleniyor.<br></br> Sonra bugünlere, yani <strong>demokrasiler ölüyor </strong>noktasına nasıl gelindiği ve bu tehlikeden kurtulmanın nasıl mümkün olabileceği anlatılıyor kitapta.<br></br> Demokrasinin dünyadaki -özellikle Batı'daki- yükselişi, tökezleyişi ve çöküşe geçişi hakkında ilginç tahliller yer alıyor kitapta.<br></br> Demokrasilerin İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki yükselişi ve istikrar kazanmalarında rol oynayan üç neden şöyle özetleniyor:<br></br> <br></br> <strong><em>1.</em></strong><em> Ekonomik büyüme ve hayat standartlarında hızlı iyileşme...</em><br></br> <strong><em>2.</em></strong><em> Bu dönemde bir etnik grubun ya da ırkın, örneğin Amerika ve Kanada'da beyazların sahip oldukları üstünlük ve ayrıcalıklar, Almanya ve İsveç örneklerindeki toplumsal homojenlik... </em><br></br> <strong><em>3.</em></strong><em> Dünyadaki kitle iletişim düzeninin daha çok siyasal ve finansal elitinin kontrolünde işlemesi...</em><br></br> <br></br> <img src="http://media-cdn.t24.com.tr/media/library/2018/08/demokrasi_800999801.jpg" alt="" data-id="281451"></img><br></br> <br></br> Özellikle 1990'lı yılların başından itibaren <strong>alternatifsiz </strong>gözüken <strong>liberal demokrasi</strong>, nasıl oldu da yeni yüzyılın ilk on yılıyla birlikte inişe geçti? Bu sorunun yanıtı, yukarıdaki üç noktanın tersine dönmesinden kaynaklanıyor.<br></br> <br></br> <strong><em>1. </em></strong><em>Ekonomik büyümenin yavaşlaması... Hayat standartlarının düşmeye başlaması... Gelir dağılımındaki uçurumun derinleşmesi... Böylece kitlelerin siyasetçiye, siyaset kurumuna duyduğu güvenin zayıflaması...</em><br></br> <strong><em>2. </em></strong><em>Farklı etnik grupların, azınlıkların, göçmenlerin eskisi gibi büyümeyen pastaya ortak çıkmaları... Özellikle Batı dünyasında, etnik ve kültürel çoğulculuğa karşı isyan patlamalarının uç vermesi...</em><br></br> <strong><em>3. </em></strong><em>Ve <strong>internet devrimi</strong> ile, <strong>sosyal medya</strong> ile kitle iletişiminin <strong>elit </strong>kontrolünden çıkması... Merkez ile kenar arasındaki teknolojik açığın daralması... Böylece eski 'istikrar'ın canına okuyacak tahrikçi unsurların siyaset meydanında sahne alması... </em><br></br> <blockquote class="to-left">Kendi inançlarımız için, demokrasi için sonuna kadar mücadele edecek miyiz?<br></br> <div class="share-article small"><a class="facebook-share-article" href="http://t24.com.tr/yazarlar/hasan-cemal/var-misiniz-demokrasi-mucadelesine,20348?utm_medium=social&utm_content=sharebutton" data-text="Kendi inançlarımız için, demokrasi için sonuna kadar mücadele edecek miyiz?">Paylaş</a><a class="twitter-share-article" href="http://twitter.com/intent/tweet?url=http://t24.com.tr/yazarlar/hasan-cemal/var-misiniz-demokrasi-mucadelesine,20348?utm_medium=social&utm_content=sharebutton&utm_source=facebook&text=Kendi%20inan%C3%A7lar%C4%B1m%C4%B1z%20i%C3%A7in,%20demokrasi%20i%C3%A7in%20sonuna%20kadar%20m%C3%BCcadele%20edecek%20miyiz?&via=t24comtr">Paylaş</a></div></blockquote><br></br> Yukarıda üç noktada özetlenen gelişmelerin dünyada demokrasi ve özgürlüklere <strong>ölümcül darbeler</strong> indirdiği birçok örnekle anlatılıyor kitapta.<br></br> Amerika'da, Avrupa'da demokrasilere dönük güvenin nasıl inişte olduğu, <strong>güçlü lider ve otoriter rejim</strong> tercihlerinin, hatta <strong>askeri yönetim</strong> eğilimlerinin bile nasıl yükseldiği ürkütücü kamuoyu araştırmalarıyla sergileniyor.<br></br> Peki ya çare?<br></br> Demokrasi yeniden yükselişe geçebilir mi? Liberal demokrasilerin yaşadığı krize çözüm var mı?<br></br> Yoksa dünya, Birinci Dünya Savaşı sonrasında olduğu gibi, yeniden <strong>Hitler</strong>'lerin, <strong>Mussolini</strong>'lerin, <strong>Stalin</strong>'lerin, <strong>Mao</strong>'ların insafına mı kalacak? Demokrasiler aleminde bir daha böyle kabuslar yaşanmaması için kitapta sayılan bazı çareler yok değil, özetlemeye çalışıyorum aşağıda.<br></br> <br></br> <strong><em>1. </em></strong><em>Ekonomik politikalarda, ulusal ve uluslararası planda reform ihtiyacı... Eşitsizliklerin daha etkisiz kılınması... Hayat standartlarının gerçekten düzeltilmesi... Yeni ve adaletli vergilendirmeyle, sağlık hizmetleriyle, doğru konut politikalarıyla, vicdanlı emeklilik haklarıyla yeni bir<strong> refah devleti</strong> kurmak... </em><br></br> <strong><em>2. </em></strong><em>Günümüzdeki <strong>ulusal devlet</strong> anlayışını yeniden düşünmek... Farklı inanç ve renktekileri de eşit vatandaş olarak kabul eden çok etnik boyutlu demokrasiyi müzakere konusu yapmayacak tarzda benimsemek... </em><br></br> <strong><em>3. </em></strong><em>İnternet ve sosyal medya düzenini, nefret söylemi ve yalan haberler açısından -sansür tuzağına düşmeden- yeniden düşünmek... Dijital çağı demokrasi açısından güvenli hale getirmek...</em><br></br> <strong><em>4. </em></strong><em>Günümüzde <strong>milliyetçilik </strong>demokrasiye karşı yükselirken<strong>, uluslarüstü </strong>idealler gerilemekte... Bu durum özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde Britanya'daki <strong>Bretix</strong>'le birlikte çok belirgin... Çin ve Hindistan da milliyetçi tırmanışın en çarpıcı olduğu ülkeler arasında... </em><br></br> <strong><em>5. </em></strong><em>Bu arada <strong>Türkiye</strong>, milliyetçilikle İslamcılığı meczeden güçlü bir tek adamın liderliğinde çıplak bir diktatörlüğe doğru hızla yol almakta...</em><br></br> <strong><em>6. </em></strong><em>Dışlayıcı değil, saldırgan değil, kapsayıcı, yumuşak bir anlayışla <strong>milliyetçiliği ehlileştirmenin</strong> liberal demokrasi açısından taşıdığı önem...</em><br></br> <br></br> Kitabını noktalarken soruyor Harvard'lı akademisyen <strong>Yascha Mounk</strong>:<br></br> <br></br> <strong><em>Kendi inançlarımız için, demokrasi için sonuna kadar mücadele edecek miyiz?</em></strong><br></br> <br></br> Sonra da ekliyor:<br></br> <br></br> <em>Bu mücadelede <strong></strong> garanti değil. Ama yine de, demokrasiyle ilgili olarak önemsediğimiz kendi değerlerimiz ve kendi kurumlarımız için sonuç ne olursa olsun deyip mücadele edebilmeliyiz.</em> <em>Uğrunda vereceğimiz mücadelenin sonucu belirsiz de olsa, liberal demokrasiyi kurtarmak için elimizden ne geliyorsa yapmalıyız.</em><br></br> <br></br> <strong>Harvard'lı </strong>böyle diyor.<br></br> Siz ne diyorsunuz?<br></br> Var mısınız demokrasi için mücadeleye, sonucu şimdiden garanti olmasa da?..<br></br> <br></br> (kaynak: T24'ten alıntıdır)