Gazeteci Hamza Özkan, bugünkü köşe yazısında "İlan Kurumu ve RTÜK’ün Çifte Standartları" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
İlan Kurumu ve RTÜK’ün Çifte Standartları
Günümüzde meslek sahiplerinin ve bireylerin itibarının zedelenmesi, sıkça karşılaşılan bir sorun haline gelmiştir. Mesleğini icra etmeyen ve mesleğe uygun olmayan kişiler, az emekle birçok şeye sahip olma arayışında olup, emeğiyle ve ilkeleriyle mesleğini sürdürenlere karşı saldırı ve karalama kampanyaları düzenlemektedir. Bu tür kampanyalar, genellikle toplumda silik kişiler veya menfaatçi klikler tarafından kahve köşelerinde veya sosyal medyada troll yapmaktalar aynı zamanda
Basın yayın kuruluşları, siyasi partiler, sanatçılar ve sivil toplum kuruluşları, kamuoyunu aydınlatmak ve toplumun çıkarlarını korumak için büyük emekler vermektedirler. Ancak bazı kişiler, emek vermek yerine başkalarının emeğine konmayı ve günübirlik çıkarlar peşinde koşmayı tercih etmektedir. Bu menfaat klikleri, her geçen gün onlardan aldıkları cesaretle emek ve mücadele vermeden bir yere gelme peşindedir. Özellikle Kürt siyaseti, geçmişte bu tür kliklere ve anlayışlarına karşı net tavır sergilemekteydi. Son zamanlarda ise gözaltı, tutuklama, ceza ve sürgün gibi nedenlerle yaşanan boşluklarda bu tür klikler yer edinme çabaları göstermektedir. Ancak politik taban gözlemlerinden, kendilerine, ailelerine, çevrelerine ve topluma bir emeği olmayanların, emekle mücadele eden kurumlarda yer edinme ve söz sahibi olma çabaları inandırıcı gelmemektedir. Taban, bu tür kişileri istememekte ve onların adına söz sahibi olanlardan hoşnut değildir. Politik tabanda karşılık bulamayan ve eleştirilenler, "Ben bu emeği hak etmedim, ama bu onurlu halka özeleştirim pratiğim olacak" diyerek kendilerine bir söz vermelidirler.
Diğer partiler, STK'lar ve basın gibi toplumdan kopuk ve günü kurtarma algıları oluşturanların toplumda pek karşılıkları yoktur. İlan Kurumu, yerel yönetimler ve iş insanlarının finans ettiği ve RTÜK’ün de yeterince denetlemediği ulusal ve yerel basın ile internet gazeteciliğinde, mesleklerini icra edenlerin ne kadar mesleklerini yerine getirip getirmediklerine dair algı haberler, asılsız dedikodular ve asparagas haberler göz yumuluyorsa, mevcut hükümetin politikalarını görüp muhalif partilerin ise görmezlikten gelmeleri finansal destek ile mi sağlanmaktadır? İlan Kurumu'nun yaptığı finansmanın herkese eşit ve emeğe dayalı gerçek haberler yapmaya yönelik olması gerekirken, ne yazık ki tam tersini yapmaktadır. Toplumsal aydınlanmayı değil, daha çok mevcut hükümetin propaganda algısını yapmaktadır. Yerel basın, ilan kurumundan, iş insanlarından ve yerel yönetimlerden finans edilmekte olup, yerel yönetimler değiştiğinde finansları kesildiğinde karalama kampanyaları yapmaktadırlar. Van ve Bağlar belediyelerinde işten çıkarılan "bankamatik çalışanlar" hakkında mağduriyet haberleri yapılırken, 2016 ve 2019 belediyelerinden çıkarılan binlerce emekçi hakkında neden haber yapılmadığı sorusu ortadadır. Toplumsal, bilimsel ve emeğe dayalı haber yapan muhalif basına ceza verilirken, İlan Kurumu neye dayanarak bu zorlukları çıkarıyor? Evrensel Gazetesi'nin ilanlarının kesilmesi de bu çifte standart ve siyasallaşmanın bir örneğidir. Demek oluyor ki dediklerimizi yaparsan ceza yok, ilanda çok; yapmazsan ceza çok, ilanda yok! Finans edildiği halde bu tür yaklaşımları kabul etmeyen meslektaşlarımı tenzih ederim.
Basın Konseyi başta olmak üzere cemiyetler, sendikalar ve derneklerin RTÜK ve İlan Kurumu'nun daha şeffaf ve eşit yaklaşımları konusunda gereken kamuoyunu oluşturmaları gerekirken, ne yazık ki basın kurumlarından yeterince bir ses çıkmıyor! Bir an önce gazeteciler mesleklerini sürdürebilmeleri ve şeffaf hak sahibi olabilmeleri için bu sorunların çözümüne yönelik adımlar atılmalıdır.
İlke ve emeğiyle mesleklerini yapan, toplumsal karşılığı olan saygın kurum ve şahsiyetler, bu tür çıkarcıların yaptıkları ve yapacakları algıları gündemlerine almazlar, onları dikkate bile almazlar. Yıllardır toplumsal çıkarlar için mücadele edenler, toplumun aydınlanması için emek vermeye devam etmektedirler. Algılar, dedikodu, yıpratma ve karalama gibi algılara karşı aldırış etmeden yollarına devam etmektedirler. Herkes kendini bilir ve yaptıklarıyla anılır...
Adalet, emek, eşitlik ve evrensel hukuk bir gün herkese lazım olacak. Ey milyonların emeklerini gasp eden emeksizler... bilerek ya da bilmeyerek emeğe ve insanlığa dair verilen zararlar sizleri de saracak...
Mevlana Celaleddin Rumi'nin "Nice insanlar gördüm, üzerinde elbise yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok" sözü, bu durumu en iyi özetlemektedir.
Emekle, özgürlükle, sağlıkla, aşkla ve sevgiyle kalın.