Bir seçim dönemi arkada kaldı, ama seçim sürecinde izlenen politikaların tartışması hız kesmiş değil. Özellikle burjuva muhalefeti çevrelerinde bunlar seçim yenilgisiyle ilişkisi ve parti yönetimlerinin değiştirilmesi talebini de kapsayarak, iktidarın güncel saldırıları ve püskürtülmesi ihtiyacından çok tartışılıyor. Hatta burjuva muhalefeti, saldırıları ve yapılması gerekenleri hemen hiç tartışmıyor. Ne iktidarın kemer sıkma; ücretleri enflasyonun çok altında tutup tüm malları zamlandırıp vergileri artırması, faiz artırmaların durgunluğa ve işsizlik artışına yol açması, ne de hak talepleri karşısında yasaklarla polis müdahalelerini genelleşip sertleştirmesi burjuva muhalefetin umurunda. Saldırılar karşısında sus pus. Hatta M. Şimşek’in emek düşmanı politikalarını destekliyor.

CHP başta olmak üzere bu muhalefetin neredeyse muhalefet olduğu belli olmayacak.

Oysa “Her şey güzel olacak” deyip beklenti yaratarak oy avcılığına çıkmışlardı. Tüm bozukluklar; kimi bir haftada, kimi birkaç ay, kimiyse bir yıl içinde düzeltilecek, ekonomi ve halk esenliğe çıkacaktı!

Bunun için her şey yapıldı.

Örneğin seçimin ilk turunda umulan bulunamayınca, CHP Kılıçdaroğlu ile, üçüncü başkan adayının destekçisi Zafer Partisi Başkanı ırkçı aşırı milliyetçiliğiyle ünlü Ü. Özdağ’la görüştü. Özdağ “İçişleri Bakanlığı bizde” diyerek ucundan açık etse bile, imzalanan protokol o zaman açıklanmadı. Özdağ, geçen hafta, Kılıçdaroğlu ile, İçişleri Bakanlığının yanı sıra Milli Eğitim ve Kültür ve Turizm Bakanlıklarının imza altına alınarak, MİT Başkanlığınınsa sözlü olarak Zafer Partisine verilmesi konusunda anlaştıklarını söyledi.

CHP Sözcüsü Öztrak geçmişte yalanlamıştı. O zaman sessiz kalan Kılıçdaroğlu Özdağ’ın son açıklaması üzerineyse, “Açıklamayı ahlaki bulmam. Kamuoyuna açık değildi. Bu konuda yorum yapmam doğru değil” dedi çıktı işin içinden.

Kılıçdaroğlu, Meral Akşener’in CHP’yi suçlayan 26 Ağustos konuşması karşısında da “Yanıtlarsam nezaketsizlik yapmış olurum” diyerek sessiz kalmıştı.

Belli, Kılıçdaroğlu çok beyefendi. Aşırı nazik. Nasıl suçlanırsa suçlansın yanıtsız bırakıyor. Tercihi de değil, ilkesi gizli diplomasi. Yani saman altından su yürütmek. Saman sadece kendisinin “mülkü” olsa nasıl yürütürse yürütsün! Ancak asıl sorun; doğrudan ilgilendirmesine rağmen, halkı, çıkarlarını ve kendisine verilen desteği hiçe sayarak, “Kamuoyuna açık olmayan” görüşmeler ve anlaşmalar yaparak, gizli kapaklı politik tutumlar alması. Politikalarını örneğin Özdağ’a açık, ama halka kapalı yürütmesi. Düpedüz halktan habersiz işler çevirmesi!

Bu arada, tabii Millet İttifakındaki müttefikleri ve kendisinin cumhurbaşkanlığı adaylığını destekleyeceklerini açıklayan örneğin Emek ve Özgürlük İttifakı ve bileşenlerinden de gizli çeviriyor “işlerini”!

Neden böyle yapıyor? Açık: Bedeli ne olursa olsun iktidar olmak istiyor! Amacı için her şeyi mübah görüyor. İktidar için iç işleriyle milli eğitimi ırkçı bir sosyal şovene emanet etmeyi sakıncalı bulmuyor. Ekonomi vb. bakanlıklarını Babacan ve sair ortaklarına verdiği ve sürdürdüğü milliyetçilik yarışı hatırlanırsa, alsaydı, iktidarın kimin iktidarı olacağı ayan beyan belli. Zaten tekellerle büyük toprak sahiplerinin sınıf egemenliği sürecekti, ama Erdoğan’ınkinden çok az farklı sağcı gerici bir hükümetimiz olacaktı!

Her şeyin mübah sayılmasının tek örneği bu değil.

Bir de danışman sorunu patladı. CHP, 2. tur öncesi bir kadın bir erkek iki gerici danışman tutmuş. Öztrak yine yalanladı. Kılıçdaroğlu onu yine açığa düşürdü ve “Sosyal medya paylaşımlarını bilseydim, danışman yapmazdık” dedi.

Millet İttifakının hiçbir partisi ve CHP yönetimine talip hiç kimse “Sorumlusu ben değilim” ya da “Bilmiyordum” diyemez. Yanıtlanması zorunlu sorular, başta Kılıçdaroğlu olmak üzere tümüne.

Yerel seçimlerde “Yerel ittifaklar yapılacak” denerek, Emek ve Özgürlük İttifakı ve özellikle Kürt halkının desteği “cepte” umuluyor ya. Hem hiçbir şey vermeden hem de bu kafayla çok beklenir!

Ve son soru: Kılıçdaroğlu gerici danışman işe almakla ilgili “CHP’ye uzak kesimlere ulaşma ve onları ikna etme politikası doğruydu” dedi. Tabii doğrudur, ama sağcılaşıp faşistlere bakanlık dağıtarak ve rakip saydıklarına dönüşerek değil!

Editör: Hamza Özkan