GİRESUN - AKP'nin kadın hareketiyle irade savaşı verdiğini belirten Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi aktivisti Ebru Yiğit, “O yüzden İstanbul Sözleşmesi toplumsaldır ve faşizmin çarpışma meydanıdır. Kadınları yalnız bıraktığınız her koşulda sadece kadınlar değil tüm toplum yenilecek” dedi.

Dört gün sonra İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısı olmakla övünen Türkiye, sözleşmenin 10’ununcu yılında imzacı ülkeler arasında çıkan ilk ülke olacak. 20 Mart gece yarısı AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından alınan karar, 1 Temmuz itibariyle kesinleşecek.

Kararın alındığı ilk günden itibaren tepkilerini dile getiren kadınlar, 1 Temmuz’da ülkenin dört bir yanında hayatı durdurmaya hazırlanıyor. Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi aktivisti Ebru Yiğit, sözleşmeden çekilme sürecini ve sonrasını değerlendirdi.

İRADE SAVAŞI

AKP iktidarının 2015 yılından itibaren toplumsal muhalefetle hesaplaşmasını kadın hareketinin iradesini kırma üzerinden yürüttüğünü belirten Yiğit, nedenini ise sokağın en aktif dinamiğinin kadın hareketinin olmasına bağladı. Tüm saldırılara rağmen sokaklardan vazgeçilmediğini ifade eden Yiğit, “AKP ile kadınlar arasında bir irade savaşı olduğunu söyleyebiliriz. Sözleşmeden vazgeçme kararıyla birlikte bu savaş kendini daha net gösterdi. Kararı tanımayan kadınlar, ‘yükümlülüğün sözleşmeyi uygulamak’ demiş oldu” ifadelerini kullandı.

TOPLUMSAL SAFLAŞMA

Sözleşmeden çekilme kararının ayrıca toplumsal saflaşma yarattığını belirten Yiğit, sözleşmeye karşı çıkanların AKP tarafında yer aldığını söyledi. Sözleşmeyi sahiplenenlerin ise “kutsal aile” ve “makul kadın” üzerinden hedef alındığını anımsatan Yiğit, “En son kadın hareketinin karşısına AKP’li kadın vekiller çıkartıldı. Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan, sözleşmeden çekilmeyi savunamazken, kadın vekiller aracılığıyla bunun izahı yapılmaya çalışıldı. Çünkü faşizmin önündeki en güçlü barikat kadın hareketi. Bu barikat yıkıldığı an AKP saldırgan politikalarını fütursuzca bütün toplumsal yaşama boca edecek. O yüzden bugün kadın hareketinin kazanımlarını savunmak faşizmin önündeki barikatı güçlendirmek anlamına geliyor. O yüzden İstanbul Sözleşmesi toplumsaldır ve faşizmin çarpışma meydanıdır. Bu meydanda kadınları yalnız bıraktığınız her koşulda sadece kadınlar yenilmeyecek. Bütün toplum yenilecek” dedi.

KADINLAR BELİRLEYECEK

Mücadele hattının Kasım ayında başladığını söyleyen Yiğit, bu hattın sokak eylemlerinden vapur işgallerine kadar çeşitlilik gösterdiğini belirtti. Bu hattın iki önemli durağı olduğunu kaydeden Yiğit, “Birincisi 19 Haziran İstanbul Mitingi idi ve orada güçlü bir kadın iradesi açığa çıktı. AKP’ye ‘Bütün farklılıklarımızla İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkıyoruz. Kadın düşmanı politikaların karşısında birleşiyoruz’ mesajı verildi. 1 Temmuz, bu mesajı daha da ileriye taşıyacak. Biz kadınlar olarak “hayatı durduruyoruz” diyeceğiz. Sokakta trafiği durdurmaktan iş yerinde üretimi durdurmaya kadar her alanda yaşamı ve gündemi belirlemiş olacağız” diye belirtti.

MÜCADELE YÜKSELECEK

1 Temmuz itibariyle kadın özgürlük mücadelesinin ileriye taşınacağını vurgulayan Yiğit, şöyle devam etti: “Bu, bize faşizm karşısında eşitlik ve özgürlük mücadelesini dünden farklı araçlarla devam etme sorumluluğu veriyor. Parçalı olan kadın hareketi, faşizmi yıkmanın güncel sorumluluğu etrafında bir araya gelecek. Dolayısıyla sözleşmeye sahip çıkan, ‘kadın cinayetlerine karşı önlem al’ diyen politik hattımız yeterli gelmeyecek. Doğrudan AKP faşizmini yıkmayı hedefleyecek politik bir mücadele hattına girme anlamına gelecek. Bu da mücadelenin daha da sertleşeceği, yükseleceği bir dönemecin bizi beklediği anlamına gelecek.”

MA / Tolga Güney 

Editör: Haber Merkezi