DÊRSIM - Dersim’de madencilik faaliyetlerinin sürdüğü Merxo köyünde düzenlenen ekoloji forumuna katılan çevreciler, "Omuz omuza verirsek bu topraklara bir kazma bile vuramazlar" dedi. 

Dêrsim'de "Madencilik Yağmasına Karşı Doğayı ve Yaşamı Savunuyoruz” şiarıyla düzenlenen 21'inci Munzur Kültür ve Doğa Festivali üçüncü gününde sürüyor. Festival kapsamında Pulur (Ovacık) ilçesine bağlı Merxo köyünde devam eden madencilik faaliyetine karşı ekoloji forumu düzenlendi. Çevre köyler ve ekolojistlerden oluşan çok sayıda kişinin katıldığı forum, saygı duruşu ile başladı. 

'DİRENELİM'

Forumda konuşan Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) Genel Başkanı Hasan Şen, Munzur, Fırat ve Dicle nehirlerinin önemine dikkat çekerek, suların ticarileştirilmek istendiğini belirtti. Pulur Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül de, Dersim halkının verdiği uzun mücadele sonucu barajların durdurulduğunu hatırlattı. Sarıgül, barajlardan daha büyük tehlikenin ise toprakların zehirlenerek, temizlenememesi durumu olduğunu söyledi. "Yerin altı üstünden değerlidir" diyen Sarıgül, şöyle konuştu: “Bizi bu topraklardan sürmek isteyenler, bu toprakları zehirlemek isteyenler ne kadar denerse denesin bizler direnelim. Onlar 10 yıl plan yaparlarsa biz 11 yıl direnelim. Her mücadele başladığında hepimiz o saflarda duralım. Orada durursak tüm saldırıları gerileteceğiz.”

'BU TOPRAKLARI KİMSEYE BIRAKMAYIZ'

Dêrsim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, vicdanı olan her insanın yaşam hakkını savunduğunu belirterek, "Ondan kaynaklı insanlar, Cûdi'deki, Akbelen'deki ekolojik kırıma karşı çıkıyor. Onun için Dersim'deki madenciliğe karşı çıkıyoruz. Onlar bu toprakları, bu dağı, bu taşın yeşilliğini gördükçe bir avuç kişinin burayla ilgili planlar yaptığını biliyoruz. Onlarda iyi bilsinler ki biz bu toprakları kimseye bırakmayacağız" dedi. 

Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel ise halklar olarak mücadele ettiklerini kaydederek, “Bu ülkenin toprakları parsel parsel şirketlere satılıyor. Emekçiler, halklar doğasına sahip çıkıyor. Burada da Akbelen'de de sesimiz ortak. Ülkemize, geleceğimize sahip çıkmak, bu talana son vermek bizim işimiz. ‘Yeryüzü altından değerlidir’ sloganı her şeyi gösteriyor. Hayatımıza, geleceğimize sahip çıkacağız" diye konuştu.  

'MÜCADELE ÇAĞRISI'

Polen Ekoloji Kolektifi Üyesi Meltem İlayda Eroğlu da toprağın ve suyun mücadelesi için burada olduklarını belirterek, “700 gündür yaşamı savunanlar Akbelen'de şirketlere karşı doğa nöbetindeler. Onlara mücadeleleri için teşekkür ederim. Biz ise Kurdistan coğrafyasında faşist bir iktidarla mücadele etmekteyiz. Burası zamanında yakılan, boşaltılan köylerdendir. Buradan görülen bir madene karşı mücadele vermekteyiz. Yaşam merkezimizin tam odağında, suyumuzun bir kilometre ilerisinde de bu maden ocağı. Ona karşı mücadele ediyoruz. Bu mücadeleyi öncelikle köylüler ve halk yönetmelidir. Bu nedenle halk ve köylüler mücadele etmelidir. Akbelen'e, Cûdi'deki orman yangınlarına, güvenlik gerekçesiyle kesilen ağaçlara, maden tehdidine karşı herkesi mücadeleye davet ediyorum" ifadelerini kullandı.  

'GÖÇ ÖNLENMELİ'

İsviçre Yeşiller Milletvekili ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Eşbaşkanı Sibel Arslan, doğanın çaba gösterenler sayesinde ayakta kaldığını belirtti. "Doğaya bizler sahip çıkmazsak paraya, güce sahip olanlar böyle güzel yerleri yok etmek için elinden geleni yapacaklardır” diyen Arslan, “Buradaki doğaya sahip çıkılmazsa buradaki insanalar da göçe maruz kalacaklardır. Göçün önlenmesi ancak bu madenciliğe karşı durmakla olur" dedi. 

Dêrsim Baro Başkanı Fatma Kalsen ise, burada bulunulmasının asıl nedeninin talan politikasına karşı ses çıkarmak olduğunu söyledi. Dêrsim coğrafyasının verilen toplumsal ve hukuksal mücadele ile barajlar altında kalmaktan kurtarıldığını belirten Kalsen, direnişlerinin süreceği mesajını verdi. 

Munzur Çevre Derneği Dönem Sözcüsü Hatun Esen de şunları söyledi: "Kutsalımız olan dağ keçileri avlanıyor. Doğamız madenle tahrip ediliyor. 93-94'te evlerimizin, ormanlarımızın yakıldı. Bu topraklara sahip çıkmak için kol kola girecek, yan yana direneceğiz. Özellikle yerellerde o işbirlikçileri de biliyoruz. Onlar olmazsa buraya kazma bile vuramazlar. Bütün dernekler birlikte yan yana omuz omuza bu topraklara kazma vurulmasına izin vermeyelim. Biz kazanacağız, biz kazanacağız." 

'ORMANLAR, NEHİRLER SERMAYE DEĞİLDİR'

Avukat Kenan Çetin, Pulur ve Pilûmüriye'de maden tehlikesine dikkat çekerek, "Bu mücadeleyi daha da büyütmeliyiz. Merxo'dan Akbelen ve Cûdi'ye selam gönderiyoruz" dedi. Doğa İçin Sanat Derneği üyesi Göksel Ezeltürk de ekolojik kırıma işaret etti. 

TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Cemalettin Küçük ise, "Dünyada yılda 3 bin ton altın üretiliyor. Bunun sadece yüzde 1'i zorunlu olandır. Şimdiye kadar biriktirilmiş altın on binlerce yıl bize yetecek seviyededir. Akbelen’deki mesele, ‘ormanı kestiler’ değil. Ormanın altında yakmak için çıkaracakları kömüre dokunduklarında Muğla yarım adasının büyük bölümü susuz kalacak. Buraya da kazma vurup altın çıkarmaya çalışsalar da binlerce yıl bu suyu görmemize imkan yok” şeklinde konuştu. 

Malatya Çevre Platformu (MALÇEP) Yönetim Kurulu üyesi Hasan Kaya da, son 20 yılda ülkenin dört bir köşesinde dağların, ormanların, toprakların, suyun ciddi anlamda kirletildiğini ifade etti. Kanser oranının buna paralel olarak yükseldiğine işaret eden Kaya, bunlara karşı mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.

Ardından söz alan yurttaşlar ise doğa talanına karşı ortak mücadele çağrısında bulundu. 

Forumda "Diren Akbelen Dersim sizinle" sloganı atıldı.