ŞIRNEX - Roboskî’de 19'u çocuk 34 kişinin savaş uçaklarıyla katledilmesinin üzerinden 12 yıl geçti. Faillerin yargılanması için adalet mücadelelerini sürdüren aileler, "Kıyamete kadar davacıyız" dedi. 

Şirnex’ın Qileban (Uludere) ilçesine bağlı Roboskî köyünde 28 Aralık 2011’de 19’u çocuk 34 kişinin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait savaş uçakları ile bombalanarak katledilmesinin üzerinden 12 yıl geçti. Aradan geçen yılarda failler korundu, katledilenlerin yakınlarına ise davalar açıldı. Dönemin Başbakanı ve halen Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan AKP’li Tayyip Erdoğan, “TSK görevini samimi bir şekilde yapmıştır” açıklamasıyla katliamı meşrulaştırmaya çalışıp, ailelerden hesaplarına yatırılan tazminatları alarak susmalarını bekledi. Ancak aileler, adalet için yıllardır mücadele ediyor. 

Soruşturmalardan sonuç alamayan aileler dosyayı, Temmuz 2014’te bin 108 avukatla birlikte Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) taşıdı. Ancak AYM 26 Şubat 2016’da 53 başvurucudan 3’ünün avukatlarının vekaletnamelerini 2 gün geciktirmeleri dolayısıyla “eksik evrak” gerekçesi ile başvuruyu reddetti. Bunun üzerine 281 başvurucu ile dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındı. AİHM de, 17 Mayıs 2018’de “belgelerin iki gün gecikmesi” gerekçesiyle başvuruyu “kabul edilemez” bularak reddetti. Katliam üzerinden tam 12 yıl geçti ancak Roboskî'nin yarası halen kanıyor. Ailelere verilen sözler yerine getirilmezken, ailelerin adalet mücadelesi ise hiç durmadı. Katliamın yıldönümü vesilesiyle konuşan Roboskîli aileler, davanın takipçisi olmaya devam edeceklerini belirtti. 

'KIYAMETE KADAR DAVACIYIZ'

Ahmet Türk: Kürtler hazır, diyalog kapıları açık olmalı Ahmet Türk: Kürtler hazır, diyalog kapıları açık olmalı

Katliamda katledilen 16 yaşındaki Şervan Encü'nün annesi Leyla Encü, yıllardır adalet mücadelesi verdiklerini ifade ederek, “Katledilen 34 şehidin annesiyim. Hepsi benim çocuklarımdı. Katliamın üzerinden 12 yıl geçti. Çocuklarımızın katillerini adalet önüne bir gün çıkarırlar diye sürekli haberleri izliyoruz. Gözümüz ve kulağımız gelecek güzel bir haberde. Yıllardır adalet bekliyoruz. Roboskî'nin failleri bulunsun diye mücadele ediyoruz. Umudumuzu hiçbir zaman yitirmedik. Devlet bize dünyayı da verse, kıyamete kadar bu davanın takipçisi olacağız, bize unutturamayacaklar. Var olduğum sürece Şivanim ile 33 kişi için adalet isteyeceğim. Türk devletinin bize yaptığını biz kabul etmeyeceğiz" dedi.

'12 YILDIR MEZARLARINDA ADALET TALEP EDİYORUZ'

12 yıldır acılarının hiç eksilmediğini söyleyen Encü, “Roboskî katliamı olduğu günden beri her gün bir katliam yapıyorlar. Çünkü biz Kürdüz o yüzden her gün öldürülüyoruz. Sadece bir sefer de Erdoğan kalkıp, ‘gelin sorununuz nedir, talebiniz nedir' desin. Katliamla, yok saymakla bu sorun çözülmez. Biz bu devlete ne yaptık? Biz dilimizin, kimliğimizin davasını veriyoruz. Bizler barış mücadelesini veriyoruz. Bizim çocuklarımız katledildi başka çocuklar katledilmesin. Nerede bir Kürt çocuğu katledilse bizler aynı acıyı tekrar tekrar yaşıyoruz. Kürtler öldürülmekle bitmez. Ne zaman bize, ‘Bunlar sizin failleriniz ve yakaladık' deseler o zaman rahatlayacağız. 12 yıldır mezarları başında adalet istiyoruz. 12 yıldır kendi evlerimizde keyifle yemek yapıp yemedik. Bu çocukları Türk devleti öldürsün diye doğurmadık ve büyütmedik. Onlar para verirse çocuklarımızı unutacağımızı mı düşünüyorlar? Çocuklarımıza bu ihaneti yapmayız" diye konuştu. 

'DEVLETİN GÖZÜ ÖNÜNDE KATIRLARINA BİNİP GİTTİLER'

Katledilenlerden Serhat Encü'nün annesi Halime Encü de, devletin bilerek ve planlayarak çocuklarını katlettiğini söyledi. Anne Encü, “Roboskî'ye halen adalet gelmedi. Roboskî'nin başına gelen kimsenin başına gelmedi. Benim oğlum 17 yaşına girecekti. Biz onun eve getirdiği para ile geçimimizi sağlıyorduk. Gidip mazot getirip satıyorlardı. Bununla da sadece 50 lira kazanabiliyorlardı. Sabah saat 3'te yola çıktılar. Taburun gözü önünde katırlara binip gittiler. Kaçak yollardan gitmiyorlardı, serbest gidip geliyorlardı. Sabah saat 3'te gidip saat 7'de geliyorlardı. Onların gözü önünde gidip geliyorlardı. Bu saldırı planlı değil de nedir? Neden o zaman devlet onlara ‘geri dönün’ demedi, neden engellemedi? Kaçakçı değillerdi. Okulla gidiyordu ve ihtiyaçlarını karşılamak için gidiyorlardı. Son gün arkadaşlarıyla birlikte bizim evde toplandılar. Birlikte çay içip, yemek yediler. O gün bende babası da ona gitme dedik. Pikniğe, düğüne gidiyorlar gibi mutluydular o gün. Gittiler ve bizim gözümüz yollarda kaldı. Dönüş saatleri geldi geçti ama onlar gelmedi. Daha sonra küçük oğlum eve gelip, ‘anne köyün büyükleri toplanmış bombardıman yapıldığını söylüyor' dedi. O güne kadar devletin 34 insanı bombalayacağı aklıma gelmezdi" diye belirtti. 

'KATLİAMIN ÜSTÜNÜ ÖRTMEYE ÇALIŞTILAR' 

Adalet taleplerinin bütün dünya tarafından duyulduğunu ama devlet tarafından duyulmadığına dikkat çeken Encü, “24 saat geçtikten sonra devlet katliamının üstünü örtmek için her şeyi yaptı. Eğer ki katliamı örtme çabasına girmeseydi belki halk gider bir kaçını kurtarırdı. Ama olayı kapatmaya koyuldular. Onlar da bu ülkenin vatandaşıydı, bu devletin kimliğini taşıyorlardı. Ben var olduğum sürece unutmayacağım. Biz çocuklarımızı tanıyamadık. Onların parçaları ile katırların parçaları birbirine karışmıştı. Artık Roboskî'ye adalet gelsin. Bu katliamda kimin parmağı varsa ortaya çıkartsınlar. Var olduğum sürece unutmayacağım ve adalet demekten vazgeçmeyeceğim" ifadelerini kullandı. 

'İKİNCİ GİDİŞİYDİ, KATLEDİLDİ'

Katledilen 34 kişiden 16 yaşındaki Selahattin Encü’nün sınırın öte tarafına ikinci gidişiydi. Encü'nün annesi Fehime Encü, başka hiçbir bir imkanları olmadığı için oğlunun gittiğini belirterek, “Oğlumun ayağında lastik ayakkabılar vardı. Küçüktü okula gidiyordu. Para olmadığı için sınıra gidiyordu. İkinci gidişiydi ve katledildi. Oğlum daha 16 yaşındaydı. Tek talebim 34 kişinin failinin bir an önce bulunmasıdır. Katliamın üzerinden 12 yıl geçti ama failler halen bulunmadı. Failler bulunursa içimiz biraz da olsa rahatlar diyorduk ama bulunmadı. 12 yıldır yaramız kanıyor. Benim devletin adaletine inancım yok ama Allah'ın adaletine inancım var” şeklinde konuştu.  

MA / Zeynep Durgut

Kaynak: https://mezopotamyaajansi.net/tum-haberler/content/view/228150