İZMİR - Toplumsal sorunlara değinen hikayelerle çocuklarda farkındalığı geliştirme çabası içerisinde olan yazar Ceren Ünal, birbirinin dilini bilmeyen çocukların hiç konuşmadan, anlayarak bir oyun kurabildiğini söyledi. 

Çocuklara uygun yaklaşımlarla zihinsel gelişimlerini ve yaratıcılıklarını teşvik edilen bir eğitimin önemi ortadayken, Türkiye'de her geçen gün daha dogmatik bir eğitim sistemini inşa ediyor. Çocukların yaratıcılıklarını ve hayal gücünü geliştirip, empati duygusunu geliştirmesini engelleyen eğitim sistemleri, tüm dünyada geleceksizliğin önünü açıyor.

İzmir'de yaşayan 21 yaşındaki Ceren Ünal, buna karşı mücadele eden, oluşturduğu çocuk hakları atölyesinin yanı sıra kaleme aldığı hikayelerde toplumsal sorunları öne çıkaran, çocukların empati duygularını geliştirmeye çabalayan genç bir kadın. 

Hacettepe Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünden mezun olduktan sonra, bir süre özel bir üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışan Ünal, ardından bu işi bırakarak, 2020 yılında İzmir'e yerleşti. Kentte yerleştikten sonra çocuklara dair çalışmalar yürütmeye başlayan Ünal, ilk önce Çocuk Hakları Atölyesi'ni kurdu. Hem tiyatro hem de oyun gibi yürütülen atölye, Türkiye'nin birçok bölgesinde sahneliyor. 

TOPLUMSAL SORUNLAR

Çocuklar için kaleme aldığı “Bubik Kayıp Mercan Krallığında” isimli öykü kitabı 2022 yılında yayımlanan Ünal, bu kitapta ekolojik krizin yanı sıra nesli tükenmekte olan hayvanlara dikkat çekti. Ardından "Salyangoz Ayakkabısını Arıyor" isimli bir hikâye yazan Ünal, bu hikâyesini de müzikal anlatı şeklinde çocuklarla buluşturuyor.

ÇOCUK HAKLARI ATÖLYESİ

Bireyin gelişiminin, bilincinin ve toplumsal aidiyetinin erken yaşlarda oluştuğunu vurgulayan Ünal, bu nedenle eğitimciliğini nehrin ortasından değil de baş tarafına doğru giderek başlatması gerektiğini hissettiğini dile getirdi. 

Bu hissiyattan hareketle çocuklara kendi çocuk dünyalarında farkındalık oluşturabilecek, bunu da parmak sallamadan yapmaya çalışan çeşitli üretim süreçlerine girdiğini söyleyen Ünal, “Bunlardan bir tanesi yazmaktı. Geçtiğimiz sene 'Bubik Kayıp Mercan Krallığında' isimli hem ekoloji temelli hem de nesli tükenmek üzere olan Mavi Ayaklı Sümsük Kuşunun ana karakter olduğu, karakterin kendi yolculuğu üzerinden bir öykü yazdım. Sonraki süreç yazmakla beraber çocuklarla daha interaktif buluşabileceğim ortamlar arayışındaydım. Yine temel motivasyonum hak, eşitlik, adalet temelli çocukların kendi farkındalıklarını arttırabilecek türden içerikler olduğu için çocuk hakları oyunu tasarladım. Büyük bir branda üzerinde çocukların içinde zıplayarak çeşitli basamaklarda hem eş zamanlı örtük öğrenme yöntemiyle çocuk haklarını öğrendikleri hem de keyif aldıkları bir atölye tasarladım" dedi.

İKİ TARAFLI ÖĞRENİM

Bu atölyelerde öğretmen-öğrenci arasındaki hiyerarşik bariyerin kırılmasının iki taraflı öğrenme olanağı sunduğunu belirten Ünal, bunun üzerine yazmaya devam ederken, yazılarını masalsı anlatı şeklinde sunma fikrinin doğduğunu ifade etti. Ardından yazdığı 'Ayakkabı arayan salyangoz' masalıyla müzikli anlatı performansı geliştirdiğini kaydeden Ünal, "Hikâyelerde genelde hayvanları kahraman olarak kullanıyorum. Çünkü pedagojik olarak baktığımızda çocukların dünyayı algılayış biçimi yetişkinlerden çok farklı. Hem gördükleri doğaya yaklaşım biçimi daha somutlaştırabilmek hem de o hayal dünyasında gezinirken çocukları alana çekmek istediğim için hayvanlar üzerinden gidiyorum" diye belirtti.

FARKINDALIĞIN GELİŞMESİ

Ünal, çocukların yaşadığı değişimin doğru bir zeminde olabilmesi için en başta farkındalığının oluşması gerektiğinin de altını çizdi. Bu yüzden hikâyelerinde dünyanın insanlar için olmadığını, insanın milyonlarca canlı türünden biri olduğunu, doğaya, hayvanlara olan saygının bilincini anlattığını dile getirdi. 

Bu alanda çalışan insanların çok dikkatli olması gerektiğini sözlerine ekleyen Ünal, "Medya ve popüler kültürde her yaş grubu için çok fazla içerik var. Çocuklar kayıt cihazı gibi ve ne verirsen onu alıyor. Çocukta oluşan ailesi ve toplumdan gördüğü ‘biz ve siz’ ayrımı var. Siz kötüsünüz, biz iyiyiz. Ama hiçbir şey salt iyi ya da kötü olamaz. Birbirinin dilini bilmeyen çocuklar hiç konuşmadan anlayarak bir oyun kurabiliyor. Buradaki kurulan diyalog her neyse onu yaymamız lazım. O iletişim devam ettiği zaman birbirlerinin dilini anlamaya başlarız" ifadelerini kullandı.

'ÇOCUKLUK MERAKINI DİRİ TUTMALIYIZ'

Farklı sosyolojilerden çocukları bir araya getirmeye çalıştığını kaydeden Ünal, şöyle devam etti: "Çocukların birbirinden öğrendiği, birbirini gözlemlediği bir ortam yaratmak istiyorum. Bambaşka yerlerden, hayatlardan gelen çocukların aynı şeye güldüğünü, duyguların evrensel olduğunu gözlemledikleri bir ortam olması çok kıymetli. Temel problemimiz merak etmiyor oluşumuz. Çocukken olan merakı yetişkinlikte de içimizde barındırabilirsek, başka bir kültüre, dile, coğrafyaya ilgi duyabiliriz. Çocukların empati ve merak duygusu içlerinden silinmediği taktirde dünyayı değiştirmek mümkün."

MA / Tolga Güney

Editör: Hamza Özkan