20 SORU KÖŞEMİZE DAİR"

Merhabalar, "Ötekilerin Gündemi" olarak sanatçılarımıza, yazarlarımıza, duruşlarıyla dünyayı güzelleştirmeye çalışanlar için "20 soru" adlı bir köşe hazırladık.

Bir ülkenin gerçek gelişmişliğini o ülkenin yazarları, sanatçıları ve filozofları belirler. Savaşlar biter, devri devran değişir, geriye yazı kalır ve yazılan romanlar, şiirler ve öyküler ve resimler toplumların gerçek tarihini oluşturur.

Hep klasikleşen “20 soru” gibi bir köşede ısrarcı olmamızın nedeni, yazarlarımıza ve sanatçılarımıza, dünyayı güzelleştirmek için emek harcayanlara ve direnenlere selam ederek, onların soluğunu duyurmak, kelimelerle onların dünyasını anlayabilmek ve anlatabilmek. Birbirinden değerli sanatçılarımızla, gazeteci, politikacı ve aktivistlerimizle yüreklerinize ve bilinçlerinize dokunmak istiyoruz. Bu köşeyi seveceğinizi umuyoruz.

Her anlamıyla tarihsel ve zorlu bir süreçten geçerken, heyecanı, ilgiyi, dahası umudu artırmak için, desteğinize ihtiyacımız var.

Ekte 20 soru var, her soruya kısa yanıtlar vererek katılırsanız seviniriz.

Hepinize sevgi ve saygılarımızla…

Ötekilerin Gündemi

SANATÇILARIMIZ VE YAZARLARIMIZLA 20 SORU

1-Varlık sözcüğü sizde neyi çağrıştırır?

Evrende bir düşünceyle durumla yer edinmektir. Filozofların cevabı üzerinde en çok düşündüğü, beyin patlattığı varlık sorunu ilk çağ filozoflarından Elea Ekolü’nün öncüsü Parmanides tarafından ilkin kullanıldığı sanılmaktadır. Varlık kavramına feylosofik açıdan çok katmanlı bir şekilde yanıtlar arayan filozofların en başta varlıkla ilintilendirdikleri tür insandır ve insana da evrende anlamlı ve çok fonksiyonlu bir yer tayin edilmeye uğraşılmıştır. İnsan merkezli tüm cevaplarda gözlemlenen odur ki doğadaki tüm diğer unsurların insanın kontrolü ve iradesiyle şekillendirildiğidir. Muhakeme ve akıl nosyonları insanı varlık konusunda rol tayin edici bir yere konumlandırmıştır. Haliyle de varlıka ilişkin bulunan cevaplar da sadece insana dair düşünme, yorumlama, dönüştürme, değiştirme gibi eylem kiplerini barındırır ve bu bakımdan varlık sorunsalı hangi açıdan bakılırsa bakılsın insanın doğadaki üstünlüğüne atfa götürecektir. Nihayetinde galiba ben de varlığı insanın yaratma ve değiştirme gücüne iliştirerek bakanlardanım.

2- Geçmiş, şimdi ve gelecek dersek…

Aralarında diyalektik bir bağ olan, birbirleriyle son derece çatışmalı olsalar da bir o kadar da ilgili, ayrılmaz unsurlardır. Bir gömleğin peş peşe sıralanan düğmeleri gibi ki gömleğin duruşunu ilk düğmeyi nasıl ilikleyeceğinize bağladır. Geçmiş sanırım ilk düğmedir, belirleyici değişkendir. Diğer zaman zarflarının nasıl olacağı geride nasıl bir zaman zarfı bıraktıklarına bağladır. Kötü, sarsıcı, travmatik, hatırlanmak istenilmeyen veyahut fazlasıyla ders çıkarılan, özlemiyle hüzünlendiren ve bu hüzünlü tarafıyla insanların mazi adlandırmasına layık gördükleri geçmiş zaman iyiyle kötüyü bir arada sahip olabilen, kontrolün kendinde olduğu bir belirleyendir. Şimdi ve gelecek gençlik, geçmiş de ihtiyarlıktır illa bir benzetme yapmak gerekirse. Her gençliğin sonu nasıl ki ihtiyarlığa çıkıyorsa, şimdi ve gelecek de her daim geçmişe çıkar…

3- En çok etkilendiğiniz roman, film ve tiyatro.

Sinemada Esaretin Bedeli.

Romanda Harper Lee’nin Bülbülü Öldürmek.

Tiyatroda ise Samuel Beckett’in Godot’yu Beklerken eserinden sahnelenen oyundur.

4- İlk gençliğinizde kime öykündünüz, kahramanınız kimdi?

İlkokul dördüncü sınıf öğretmenim Hediye Arslan’dır. Üzerimdeki olumlu etkisini uzunca bir süre keyifle taşıdığım kıymetli biridir kendisi.

 5- Nerede yaşamak isterdiniz? Coğrafya kader midir?

Özgür bir ülkem olsun isterdim. İnsanların birbirlerini boğazladıkları bir coğrafyadayız. “Kader” ifadesiyle aramdaki derin mesafeye rağmen bulunduğum coğrafyanın da hali ortadayken kelime bir süreden sonra rahatsız etmemeye başlıyor. Belki de doğrudur coğrafya kaderdir ve halkım mutsuz bir halktır. Coğrafya değişikliğinden ziyade benimsenen sert ve kolonyalist siyasetlerin terk edilmesi gerekiyor. Bunların değişmesini dilerdim.

6- Yeniden doğsaydınız hangi mesleği seçmek isterdiniz?

Yazmayı seviyorum. Kelimelerle konuşmayı, düşünmeyi seviyorum.  Türkiye gibi gelişmemiş, gelişmek üzere olan ülkelerde yazarlık bir meslek olarak her ne kadar sayılmasa da ben yine yazar olmayı seçerdim. 

7- En sevmediğiniz ve en sevdiğiniz yanınız? 3 yanınızı

Safım. Ne kadar zeki veya akıllı olursanız olun saflık illa ki baskın geliyor. Çabuk inanıyorum karşımdakilere, ayılmam zaman alıyor.

 Fazla empatide bulunuyorum. Bu da hatalarda ceza-ödül ilişkisini kadük bıraktırıyor.

Arı korkumu sevmiyorum. Bu korkumun bedeli ise yaz mevsimini dilediğimce yaşayamamak şeklinde sonuçlanıyor.

Sevdiğim tarafım aileciliğim. Çekirdek aileme düşkünüm, bana dinginlik katıyor bu sevgim.

Pratik çalışan biriyim. Hangi iş ya da görev olursa olsun en iyi şekilde hızlıca sonuçlandırırım. Bana artı değer kattığına inanırım bunun.

Çok arkadaş canlısı olmamam da beğendiğim bir tarafımdır. İnsanlar bunu yadırgasalar da böyle yaparak aslında herkes için daha az hayal kırıklığı sağlamış olduğumu, kırgınlık ihtimallerini azalttığımı düşünüyorum.

8- Aşka inanır mısınız? Aşk mı özgürlük mü?

Aşka inanırım ama başkaları için. Aşk benim açımdan sorunlu, riskli bir alanı teşkil ediyor. Sınırlandırılmayı kabullenmekte zorlanan biri olarak bence özgürlük en iyisidir.

9- İnsan sözcüğü sizde neyi çağrıştırır?

Yaratma ve yok etme gücünü birlikte çağrıştırır bana. Tanrı tanımının iki kilit öğesini birlikte barındıran insanın kudret sahibi olduğu da nettir. İkisini birden devreye koyan insan kendi tarihini acılarla sevinçlerle doldurmuştur. Atom bombası ve izafiyet teorisi aynı kişiden çıkmıştır hatırlayalım. Bu kudretli olmak değildir de nedir? Kudretinin sınırlarını isterse şayet iyiliğe ya da kötülüğe genişletebilecek insan türü hakkında sayısız tanım getirilebilir elbette ki ama bende bahsettiklerim çerçevesinde çağrıştırdığı şey kudrettir. 

10- Dayanamadığınız insan tipi?

Bencil, kompleksli, yalancı, sinik, kıskanç vb…

11- Koku dersek; kentlerin kokusu nedir sizin için?

Kentlerin kokusu tarihtir. O kokuyu buram buram yayan geçmişin yadigarı yapılarıdır.  Şimdilerde sular altında, dozerlerin kepçelerinde can verdirilen tarihi yapıların rahatlatıcı kokusu yerini ticari işletmelerin, kar hırsının, toplumları hafızasızlaştırma siyasetinin esrik, bayıltıcı, küf kokusuna bırakmıştır maalesef. Hasankeyf sular altında bırakıldığında iyileştiren koku tamamıyla kaybedildi zaten…

12- Şimdinin kokusu?

Kaybetme korkusudur sadece. Ölümler, esaretler, özgürlük ve adalet kavramlarının tayinin sadece iki dudak arasına bakması, tüm bunlar kaybetme korkusunu içeren hallerdir. Özcesi; şimdinin kokusundan sürünmüyorum desem yeridir. Kimseye tavsiye etmiyorum…

13- En çok dinlediğiniz müzik?

Yunan şarkıcı ve besteci Eleni Vitali’nin her eserini diyebilirim. Hiçbir eserine ayrım koymadan dinlediğim bir sanatçıdır Vitali.

14- Şu an neler okuyorsunuz?

Afro-amerikan edebiyatıyla ilgiliyim. Şu an okuduğum eser Toni Morrison’un Aşk adlı romanıdır.

15- Pişmanlıklarınızdan üçü…

Sadece üçü şeklinde değil de şöyle formülize etmek isterim sorunuzu. Tüm pişmanlıklarım sadece tek bir şeye çıkar, o da: iyi bir koşucu olduğunu atladığım zamanı doğru kullanamamak. Zaman kaybıdır yani. 

16- Ölümden ve yaşlılıktan korkar mısınız?

İkisinden de ödüm kopar J

17- Yalnızlık?

Başta gelen bilinçli tercihlerimden biridir.  En iyi anlaştığım duygu durumumdur.

18- En büyük hayaliniz?

Başarılı bir romancı olmaktır.

19- Hayatınızda olmazsa olmaz dediğiniz üç şey!

Yeğenim, içsel dinginliğim/huzurum ve kitaplar.

20- Evrene neyi fısıldamak istersiniz?

O kedi buraya gelecek mi?

Editör: Hamza Özkan