BATMAN – “Dil, Kültür ve Eğitim” konulu sempozyumda sunum yapan tarihçi Celilê Celîl,dilin doğal bir hak olduğunu belirterek, “Her halkın dili o halkın kaderini belirler” dedi.

Arî Dil Araştırmaları ve Kültür Derneği (ARÎ-DER) tarafından Batman Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu’nda “Dil, kültür ve eğitim” konulu sempozyum düzenlendi. Sempozyuma Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, görevden alınarak yerine kayyım atanan Batman Belediyesi Eşbaşkanı Mehmet Demir, HDP Batman İl Örgütü, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve çok sayıda yurttaş katıldı. “Dil ve Ulus İnşası”, “Dil ve Asimilasyon” ile “Dil, Kültür, Folklor” başlıklı 3 oturum şeklinde gerçekleşen sempozyumun ilk oturumunda “Dil ve Ulus İnşası” konusu dil bilimciler Sami Tan, Zana Farqînî, Mikail Bülbül birer sunum yaptı.

Moderatörlüğünü tarihçi-yazar Faysal Özdemir’in yaptığı oturumunda sunum yapan dil bilimci Mikail Bülbül, ulus bilinci açısında 3 teorinin varlığından bahsederek, “Birçok ülkenin teorik çözümlemeleri var. En dikkat çekeni İtalyanların ‘Biz İtalya’yı kurduk şimdi İtalyancayı inşa edeceğiz’ sözü olmuştur. Dil üzerine inşa edilen bir devlet gerçeği var. Yaşamın her alanı Kürtçedir. Kürtler içinde bu böyledir. Dil tüm ırkların birinci önceliğidir” dedi.

Kürtçe’nin Kurmanci lehçesinin Berfiratî, Botan-Behdinan ile Silivî- Serhed olmak üzere 3 bölgeye ayrıldığını kaydeden Bülbül, bu bölgenin geniş bir alanı kapsadığını söyledi. 

‘DİL ÖNCELİKLİ MÜCADELEDİR’

Dil bilimci Sami Tan da iktidarların dili istismar ettiğini belirterek, “Kürt dilinin gelişimi ve yayılımı açısından belediyeler önemli bir yer tutuyor. İnkar ve imha üzerine kurulmuş bir ülkede dilin gelişimi tehlike aracı olarak görünüyor. Bundan kaynaklı dili istismar edip yayılmasının önüne geçmeyi amaçlıyorlar. Belediyelere atanan kayyımlar. Sonrasında kapatılan Kürtçe kurumlar bunların somut örneklerindendir. İktidarın dile yaklaşımı her zaman imha ve inkar üzerine olmuş. Sistemli saldırılara karşın Kürtçenin daha fazla sahiplenmesi veya yayılması gerekir” diye konuştu.

Kürtçe’nin bir statüye sahip olması gerektiğini kaydeden Tan, tarih boyunca mücadele yürüten toplulukların dil mücadelesini öncelikli mücadele olarak önlerine koyduklarını söyledi.

‘EĞİTİM AİLEDEN BAŞLAR’

Dilin öğrenilip öğretilmesi açısından eğitimin ilk olarak aileden başladığını dile getiren Tan, her evde var olan televizyonların dilin gerilemesinde önemli bir yer tuttuğunu kaydederek, ailelerin bu konuda duyarlı olması gerektiğini söyledi. Kürtçe’nin gelişimi için açılan akademilerin önemine değinen Tan, “Zorokistan, Cigerwxwîn, Aram Tîgran bunlardan sadece bazıları. Bunların kurulumu ile dile katkısı büyük olmuştu. Sonrasında sistem tarafından kapatıldı. Ancak orada eğitim gören ve orada eğitim verenler dilin öğrenimine katkıda bulunmuştur. Halen birçoğu eğitim veriyor. Dilin kaderi elimizde bunun bilinci ile dile yaklaşmalıyız. Kendimizden başlayarak dile büyük bir katı sunabiliriz” diye konuştu.

‘KİMLİĞİ VAR EDEN DİLDİR’

Dil bilimci Zana Farqînî ise online bağlandığı oturumda insanı var edenin dil olduğunu belirterek, “Her dilin bir kimliği var. Kimliği var eden de dildir. Toplum olmak da dil ile oluşur. Dilin varsa toplumsallaşabilirsin” ifadesini kullandı.

ULUSAL KİMLİK VE DİL

Ulusal bir kimlikten bahsedilecekse öncelikle dilin gelişim ve geldiği düzeyin göz önünde bulundurulması gerektiğini kaydeden Farqînî,  dilin ulusal olmanın en önemli aygıtlarından biri olduğunu söyledi. Dilin sınırları belirlediğini dile getiren Farqîni, “Fransa ve İngiltere’nin belirli sınırları var ama dilinin bir sınırı yok. Bu diller dünyanın birçok yerinde konuşulan diller arasında yer alıyor. Aslında dil ile birlikte o ülkeler buralara da gitmiş oldu. Gittikleri yerden ayrılmışlar, ama dillerini oraya empoze etmişler” dedi.

Dilin kolektif göçünün varlığından bahseden Farqînî, bunun bilinci ile dile yaklaşılması gerektiğini belirtti.

‘İSVEÇ’TE 13 BİN ÇOÇUK KÜRTÇE EĞİTİM GÖRÜYOR’

Sempozyumun “Dil ve Asimilasyon” konulu ikinci oturumunda yazar Haydar Diljen, akademisyen Şerif Derince, araştırmacı yazar Behruz Şûcaî ile yazar Bahoz Baran birer sunum yaptı.

Moderatörülüğünü Ziya Mukriyanî’nin yaptığı ikinci oturumda sunum yapan yazar Haydar  Diljen, 13 bin Kürt çocuğunun  şuan İsveç’te kendi dillerinde ders gördüğünü belirterek, Kürtçe eğitim gören çocukların öğrenim kapasitelerinin iyi olduğunun gözlemlendiğini söyledi. Bu örneğin Kürtçeye saldıranların argümanı haline gelen “Kürtçe eğitim dili olamaz” söylemini boşa çıkaran somut örneklerden biri olduğunu kaydeden Diljen, zengin bir dil olan Kürtçe’nin eğitim dili olması için mücadelenin büyütülmesi gerektiğine vurgu yaptı.

DİLİN ÖNEMİ

Yazar Bahoz Baran da “Biz her zaman dilimizi istiyoruz nasıl mı? Ajitasyon yaparak istiyoruz. Plan proje olmasa o bina yıkılır. Bizim de plan ve programımız yoktu. Bunu biz düşünemedik. Kürtler öncelikle karınlarını doyurmak istiyor. Çünkü aç bırakıldı ve önceliği bu oldu. İkinci bir kategoride ise Kürtler ‘ Ben konuşuyorum az biraz yeterli diyor. ‘ Kendimizi tedavi etmemiz için öncelikle hastalığımızı kabul etmemiz lazım. Biz eksiğimizi fark edip onun üzerine gitmeliyiz.  Yüz yıl önce Kürtler diğer dillerle yarışıyordu. Şimdi yarışamayacak kadar azaldı. Bizim bunu tekrar kazanmamız lazım” dedi.   

Baran dilin önemine değinerek, “Kimse dilimize sahip çıkmaz eğer biz sahip çıkmazsak. ‘Dilimiz bizim varlığımızdır’ diyoruz peki biz varlığımız için ne yapıyoruz? Sözlüklerimiz de bile halktan uzak deyimler atasözleri var neden bunu kendi içimizde iyileştirip, köy köy toplayıp oluşturmuyoruz. Hepsi bizim elimizde plansız projesiz yapıyoruz. Birbirimizi eleştirmekten korkuyoruz. Bir dönem dilimiz buna hazır değil dendi. Peki, hazır olması için neyi bekliyor. Neden önceliklerimizi bekletiyoruz. Kendimizi tekrar etmemeliyiz. Dilimize olan inancımız yok olmamalı” ifadelerini kullandı.

‘DİL DOĞAL BİR HAKTIR’

Sempozyumun “Dil, Kültür, Folklor”  konulu üçüncü oturumunda tarihçi Celîlê Celîl, Kürt müzik ve folkloru üzerine araştırma çalışmalarıyla tanınan yazar Zeyneb Yaş, ve yazar Mem Mukriyanî  sunum yaptı. Moderatörlüğünü Mehmet Esen’in yaptığı oturumda sunum yapan tarihçi Celilê Celil de “Dil Kürt halkı için çok önemli ve etkilidir. Dil Kürtler için kulak arkası yapılmış. Dil canlı bir şeydir. Dil meselesi doğal ve mantıkla ilgilidir. Dile sahip çıkılmasa dil sadece konuşma dili haline gelecek. Dile sahip çıkmak folklora sahip çıkmaktır. Folklor dilin hazinesidir. Dilimize ve folklorumuza sahip çıkarsa amacımıza ulaşmış oluruz. Çiçek ve güller sulanmazsa, susuzluktan solacaklar. Folkları ve dil de böyle bir şeydir. Sahip çıkılmasa ve değer verilmezse kaybederiz. Folklor ve dil halka güç veriyor. Her millet için dil anneden başlar. Dil doğal bir haktır. Her halkın dili halkın kaderini belirler. Annelerin çocuklarına söylediği ninnileri ölüme kadar o çocukta kalır. Bunun için çocuğun doğduğu an itibariyle annenin ona vereceği eğitim ve diliyle kendisiyle konuşulması önemlidir. Folklor toplumun temelli oluşturur” diye konuştu.

Yazar Zeynep Yaş ise Kürt müziği ve Kürtçe’nin kullanımına etkilerine değindi. 

( Kaynak: MA )

Editör: Haber Merkezi