Dersimlilerin “Kara Gün” ya da “Roza Şaye” olarak andıkları bugün yani katliam kararının Bakanlar Kurulu’ndan geçtiği günün yası hâlâ devam ediyor
“Düri ra düri venge tufongu yeno,
Lazem mi neweso cızık neceno
Meberve lazemi meberve
Dısmen bervise to hesneno.”
İnsanların hayatında bazı şeyler asla unutulmaz, bazı olayları unutmak isteseniz de unutamazsınız, bir ömür sizinle devam eder. Dersim Tertelesi böyle bir şey… Biz Dersimliler için de ister kadın olsun ister erkek, durum böyledir. Siz yaşadığınız sürece bu acı sizinle yaşar, bu acı sizi terketmez. Henüz TV, radyo gibi iletişim araçları yokken uzun kış gecelerinde köylerde bir araya gelerek tertele konuşulurdu. Tertele dilinde hep vardı. Tertele Dersimlilerin hayatında kırım, soykırım anlamına gelen Kırmançki bir kelimedir.
Ta Osmanlı’dan beri başlayan 1937-38’de soykırımla sonuçlanan süreç insanlık tarihine kara bir leke olarak düştü. Tarihe Dersim Tertelesi olarak geçen ve 4 Mayıs 1937 yılında TBMM’de Bakanlar Kurulu’nun çıkardığı ‘Dersim Tenkil Kararları’ adlı kararname sonucu başlayan katliamın bugün 86. yıl dönümü. Resmi açıklamalara göre 13 bin, Dersim halkının anlatımlarına ve tanıklara göre 70 bin insan, çoğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere köylerde, mağaralarda, dere kenarlarında; bombalanarak, kurşuna dizilerek, yakılarak, kimyasal gaz kullanılarak, uçurumlardan atılarak öldürüldü.
Biz katledilenlerin, sürgüne gönderilenlerin çocukları ve torunları olarak özgürlük düşlerinin peşine düştük.
Dersim 38 Tertelesi’nin toplumsal cinsiyet boyutu son yıllara kadar çokta konuşulan bir konu olmadı ne yazık ki.
Dersim Tertelesi’nde kadınlara ne oldu? Tüm savaşlarda kadınların ahvalini biliyoruz. Kadınlar ve erkekler bunu farklı yaşıyorlar. Kadınlar katledenler için nesne ve ötekidir…
Tertelede sayısını bile bilmediğimiz Dersim’li küçük kız çocuklarına ganimet olarak el konulduğunu biliyoruz. Fakat daha da önemlisi devletin Dersimli kadın betimlemesi ne ?Alevi ve Kızılbaş olan bu kadınlar nasıl kodlandılar, o dönemki basında nasıl anlatıldılar? Ulus devlet yaratmak için öncelikle yapılacak olan şey ya bir cinsel obje olarak ya da kutsal annelikle kodlanır.
Devletin Dersim Tertelesi sürecinde Dersim kadını için raporlarda şehvetli, cadı, nefret gibi tanımlamalar olduğunu o dönemin basın organlarından biliyoruz. Bunun karşılığı savaş dönemlerinde sömürgeci bakış açısıdır. İşte bir örnek; Naşit Hakkı Uluğ, Vakit ve Hakimiyet Milliye gibi gazetelerde muhabirlik yapıyor .TBMM 4. Ve 5. Dönem milletvekilliği yapmıştır. ‘Derebeyi ve Dersim’, ‘Tunceli medeniyete açılıyor’ adlı kitap çalışmaları yapmıştır. Uluğ Dersimli kadını şehvet düşkünü olarak tanımlıyor. Dersimli kadınların nasıl ahlaksız olduğunu, Kızılbaşlığın aile kurumunu nasıl çarpıttığını anlatıyor. Dersim kadınlarının ahlaksız olduğunu bunun en temel nedeninin de inancının olduğunu ifade ediyor. Kitaplarında kadınların aile kavramından uzak şeytan kadınlar olduğunu söyler.
Bir diğeri ise Nazmi Sevgen’in ‘Zazalar Kızılbaşlar’ kitabıdır. Kitapta Dersimlilerin aslında Türk olduğunu ispatlamaya çalışır. Bu durum bugüne kadar da devam eden bir politikadır. Bir yandan da Alevilik inancına karşı devletin kirli politikasını pekiştirmek için bütün çabayı gösterir.
“Sabahları daha güneş doğmadan kalkar, güneşin ilk ışıkları etrafı aydınlatırken, giyinmeden evvela doğuya yönelir. Güneşin ilk ışığı nereye isabet etmişse oraya karşı ellerini kaldırarak dua ve niyaz ederler. ”Ya Hızır” diye bağrışırlar.”
Sistemin kadınlar için öngördüğü şey, kadınlar olmasaydı aslında erkeklerin isyan etmeyeceği yönünde tezler savunuluyordu. Seyid Rıza’nın eşi Besi’de bunu somutluyorlar. ”Tunceli İsyanı Niçin ve Nasıl Çıktı” başlıklı yazıda Seyid Rıza’nın ikinci eşi Besi’nin uzunca tasvir edildiğini görüyoruz.
“Başında gümüş bir taç, nasiyesini yarın kutur halinde çerçeveleyen ziynet altınlarının kenarından sarkan parlak siyah zülüfler hakikaten Besi’ye hususi bir ihtişam vermişti. Üzerinde Şam kotnisinden üç etekli bir entari, kısa ve gümüş sırmadan işlemeli bir cepken vardı. Ayaklarında Erzincan kunduraları. Başında vücudun kısmı ulyasını tamamen kaplamış ağır ipekten bir puşu takıyordu. Bu yerel ve tarihi ihtişama kapılan tek adam Seyid Rıza’dır. Başkalarının takdirkar nazarlar tevcih etmesine imkan yoktu. Çünkü Seyidin karısı anadır ve anaya ana olarak bakılır. Besi’nin bu fıtri ve boyasız güzelliğine harikulade keskin bir zekada inzimam etmişti. En muğlak işlerde derhal Besi’nin şeytani zekasına müracaat edilir ve istifadeye çalışılırdı. Seyidin bu dilber Seydesi, aşiret içinde sayılır bir otorite iktisab etmişti.’’
İşte Dersimli kadın tanımlaması Besi’de de görüldüğü gibi tüm Dersimli kadınlar içinde benzer tanımlardı. Tüm bu sorunların arkasında kadınlar vardı bu kadınlar olmasaydı şeytani akılları olmasaydı erkekler isyan etmeyecekti. Oysa ortada bir isyan filan yoktu. Fakat dönemin gazeteleri Dersimli kadınları kötülemeye son hızla devam ediyorlardı, zaten o dönemin toplumsal hafızası buna hazırdı. 21 Eylül 1937 tarihli Cumhuriyet gazetesi “Seyid Rıza’nın daha harekatın başında teslim olmak niyetinde olduğu, fakat buna karısı Besi’nin mani olduğunu söylemiştir.” O dönem uzunca bir zaman Dersimli kadınların kötülüğü üzerine yazılar yazılmıştır.
Yine Nazmi Sevgen’in kitabında Alişer ve Zarife üzerine “Alişer’in karısı Zarife dikkate değer bir tiptir. Kocasının feragat ve mücadelesinde bu kadının tesiri çoktur. Kocasına silahlı olarak her zaman refakat ve teş’ci etmiştir.’’ Böylece öncü kadınlardan biri daha ötekinin ötekisi olmuştur.
Sömürgeci güçler başka ülkelerde de aynısını yapmışlardır. Daima kötülenen, ötekinin ötekisi kadındır. Ona her türlü kötülük yapılabilir, tecavüz edilebilir, şeytandır.
Zaten askerler tarafından ganimet olarak el konulan küçük kız çocuklarının Sunnileştirildiğini, Türkleştirildiklerini biliyoruz.
Sonuç olarak 1925 yılındaki Şark Islahat Planı’nın adım adım hayata geçirildiğini, ulus devlet yaratmak için Dersim Tertelesi’nin son nokta olduğunu biliyoruz.
Dersimlilerin “Kara Gün” ya da “Roza Şaye” olarak andıkları bugün yani katliam kararının Bakanlar Kurulu’ndan geçtiği günün yası hâlâ devam ediyor. Yalnız bir fark var ki o da Dersimliler kendi geçmişlerinden ders çıkarak özgür bir gelecek için bedel ödemeye, mücadele etmeye, Raa Haq inancına sahip çıkmaya, özgür kadın kimliğiyle Beselerden Sakinelere, Zarifelerin ardılları olarak Dersimli kadınlar coğrafyalarına, doğalarına, kimliklerine sahip çıkıyorlar.
Bizler Dersimli kadınlar olarak bize yapılanları unutmayıp, unutturmayacağız. Türkler, Kürtler ve tüm insanlık bu terteleyi unutmasın.
Burhan Sönmez diyor ki; ”Bilmek dünyanın kolay işi, şimdi insanlar hissetmenin sırrına ermek ihtiyacında”
Bilmek başka, anlamak daha da başka. Bizi tanımayanlarda anlasın…
Kaynak;Hakikatın Darına Durmak/Alevilikte Kadın/Bedriye Poyraz S.46,63
Etiketler : Rêya Haq, Dersim katliamı, Dersim tertelesi, Seyid Rıza, Dayîka Bese, Zarife ve Alişer, dersimin kayıp kızları,
https://kadineki.com/detay/4-mayis-1937-bizim-acimiz-roza-saye/