Marta Sömek

İSTANBUL - 6 -7 Eylül 195’te, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere Türkiye’nin birçok kentinde yaşayan Hıristiyan ve Musevilere karşı sistematik bir şekilde uygulanan pogromun 68’inci yılında, yüzleşme ve faillerin yargılanması çağrıları sürüyor.

6-7 Eylül 1955 tarihinde, İstanbul ve İzmir’in de aralarında bulunduğu Türkiye’nin birçok kentinde yaşayan başta Rum ve Ermeniler olmak üzere Hıristiyan ve Musevilere yönelik sistematik bir şekilde uygulanan pogromun üzerinden 68 yıl geçti.

6 Eylül 1955’te, Demokrat Parti yanlısı İstanbul Ekspres gazetesi “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle baskı yapmasının ardından Mustafa Kemal’in evinin bombalandığı yönünde provokasyonla İstanbul’da halk galeyana getirildi ve pogrom, akşam saatlerinde Pangaltı’da bir Rum vatandaşın sahibi olduğu Haylayf Pastanesi’ne yapılan saldırıyla başladı. Pogrom kısa sürede önce İstanbul’un dört bir yanına ardından da tüm ülkeye yayıldı.

400 kadın tecavüze maruz bırakıldı

Resmi kaynaklara göre İstanbul’da Beyoğlu, Kurtuluş, Şişli, Nişantaşı, Eminönü, Fatih, Eyüp, Bakırköy, Yeşilköy, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Moda, Kadıköy, Kuzguncuk, Çengelköy ve Adalar’da yaşanan olaylarda 4 bin 214 ev, bin 4 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 8 ayazma, 26 okul yakılıp yıkıldı, yağmalandı. Yine kayıtlara göre 60 kadın tecavüze maruz bırakıldı. Ancak bu rakamın gerçekte 400 olduğu söylenmekte. Bazı kaynaklara göre 12 bazılarına göre ise 15 kişinin katledildiği, 300 kişinin de yaralandığı pogromda, birçok mezarlık ve aralarında çeşitli işyerlerinin de bulunduğu 5 bin 317 tesis tahrip edildi.

Dört bir yan pogrom!

Pogrom yalnızca İstanbul’da hayata geçirilmedi. İzmir ve Ankara’da da benzer saldırılar yaşandı. Ardından Riha (Urfa), Mêrdîn (Mardin) ve Midyad’da da Süryanilere (Asuri-Arami-Keldani) saldırı gerçekleşti. Yaşanan pogromun, soykırımdan beridir birçok saldırı, köy boşaltma ve faili meçhul katliamlar gibi cezasız kalmasının ardından on binlerce Rum, Ermeni, Yahudi ve Süryani, baskı ve can güvenliği tehdidine karşı Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı.

Pogromu sahiplenenlere ‘ödül!’

“6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı” sözleri, 6-7 Eylül pogromu sırasında “Seferberlik Tetkik Kurulu”nda görev yapan Sabri Yirmibeşoğlu’na ait. Sabri Yirmibeşoğlu, planlı olarak gerçekleştirilen pogromu sahiplenen ve meşrulaştıran açıklamasına rağmen yıllar içerisinde bürokrasi basamaklarında hızla yükseldi. 1988-1990 yılları arasında da Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği’ne kadar ulaştı. MİT ajanı olduğu öne sürülen, Selanik Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Oktay Engin de, 1992-93 yıllarında Nevşehir Valiliği görevine getirildi.

Yüzleşme çağrısı

Üzerinden 68 yıl geçmesine rağmen cumhuriyet tarihinde İstanbul’da yaşanan en büyük ve kitlesel pogromla hala yüzleşilmedi. Pogromun 68’inci yılında, faillerin yargılanması, yaşanan can ve mekan kayıplarının tespiti, maddi ve manevi kayıpların tazmin edilmesi ve geçmişle yüzleşilme çağrıları sürüyor. Diğer yandan, Sabri Yirmibeşoğlu’nun açıklamasında olduğu gibi yaşananlarla “övünülmeye” de devam ediliyor.