Bir gece ansızın duhûl eyletmen, durduk yere gaza getirtmen adamı! Hıfzı Süha Ölçer Merhaba, ehlen ve sehlen ey canlar ve dahi cânanlar! Düvel-i Muazzama'nın üzerine çullanıp parça pinçik etmek içün kollarını sıvadığı kader-i coğrafya mahkûmu şu güzelim memleket sathında ibibikler öter ötmez, sütler kaymak tutar tutmaz orada burada mütemadiyen kaşınıp duran ve dahi saraya başkaldıran asilerin haddi hesabı yok, a cancağızlarım! Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri, her daim paçalarından düşmanlık akan hain kullarından bu mübarek topraklara bağışlamakta cömert bulunmuş doğrusu. Neylersiniz, takdir-i ilahi işte! Memleketin önünde uzanan binlerce arşınlık yolu zinhar durmak yok diyerekten, iki ileri bir geri adımda kat etmeyi kafasına koyan, millî içeceğimiz ayranı tek yudumda mideye indirerek ha bire ayranı kabaran son devrin sultanı, Ümmet-i Muhammed’in gözü kara hamisi padişahımız efendimize yapmadıkları kötülük, atmadıkları çamur kalmadı.

Bir gece ansızın duhûl eyletmen, durduk yere gaza getirtmen adamı!
Hıfzı Süha Ölçer
Merhaba, ehlen ve sehlen ey canlar ve dahi cânanlar!
Düvel-i Muazzama'nın üzerine çullanıp parça pinçik etmek içün kollarını sıvadığı kader-i coğrafya mahkûmu şu güzelim memleket sathında ibibikler öter ötmez, sütler kaymak tutar tutmaz orada burada mütemadiyen kaşınıp duran ve dahi saraya başkaldıran asilerin haddi hesabı yok, a cancağızlarım!
Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri, her daim paçalarından düşmanlık akan hain kullarından bu mübarek topraklara bağışlamakta cömert bulunmuş doğrusu. Neylersiniz, takdir-i ilahi işte!
Memleketin önünde uzanan binlerce arşınlık yolu zinhar durmak yok diyerekten, iki ileri bir geri adımda kat etmeyi kafasına koyan, millî içeceğimiz ayranı tek yudumda mideye indirerek ha bire ayranı kabaran son devrin sultanı, Ümmet-i Muhammed’in gözü kara hamisi padişahımız efendimize yapmadıkları kötülük, atmadıkları çamur kalmadı.
Halife-i rûy-i zeminin cüsseli bedeninin yükünü taşıyan ayaklarını basıverdiği zemine zehirli dikenleri serip, ehl-i iman için çırpınan yüreğini yerinden oynatan işbu gâvur âşığı mel’ûnların hevesi, bağırsaklarına kadar inmeye fırsat bulamadan kursaklarında kalıverecektir biiznillah.
Bu memleket bir elinde kılıç, diğer elinde yağlı urgan olanlardan yana sahipsiz; bir emirle binlerce kelleyi havaya uçurmak içün gözünü dahi kırpmayacak serdengeçtilerden yana nasipsiz değildir, evvelallah!
Küffara boyun eğmeyip, memleketin yeniden dirilişe geçmesi içün canını dişine takan, herkese yan gözle bakan, kefenini koynunda taşıyan devletlû padişahımıza karşı toplu tüfekli kalkışmada bulunan bazı uğursuz, hain, nursuz tiplerin, örümcek ağı gibi memleketi bir baştan bir başa saran inlerine girilerek derdest edilmeleri sağlandı çok şükür. Eceline susamış işbu sinsi yaratıklar, sarayın duvarına pisleyerek kendi sonlarını hazırlamış oldular. Lâkin tehlike henüz tam manasıyla savuşturulabilmiş değil.
Devlet-i Aliyye’nin kılcal damarlarına kadar sinsice nüfuz edip, enine boyuna tahta kurulmaktan mütevellit kirli menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilme cür’etini gösteren bu münafıklar, uzunca bir müddet temiz suyla abdest alamadıkları içün bitlenmiş olup, pis kanla beslenen o bitleri memleket evlatları arasına salarak, nasıl olur da uyuz hastalığını bulaştırır ve dahi alayını kaşıntıdan öldürüveririz diyerekten, ince hesap peşinde koşmaktalar.
Fevkalâde tehlike arz eden bu vaziyetin fevkinde ve dahi yılanın başını bir güzel ezmenin şevkinde olan gözü pek mintanı ipek yiğitler, tuzağa düşmemek içün kılı kırk yarmakta, nerede bir bit, pire, kırkayak var ise topyekûn imha yoluna gitmekteler. Oh olsun, gayri!
Binâenaleyh, şarkın âfâkını kaplayan isyan ateşini körüklemek suretiyle, adalet, hürriyet, müsavat diye tutturan, ayak bastıkları her yerde kart kurt diye acaib sesler çıkaran bölücülerin ise kökünü kurutmakta birkaç arpa boyu yol alındıysa da, henüz arzu edilen netice elde edilemedi. Onca senedir boy veren bütün dalları budanmasına rağmen kökleri iyice sağlamlaştı, ha bire filizlenip durdu arsızlar.
Dağdan gelip saraydakilerin istikbaliyle oynayan bu eşkıya bozuntularını tek tek kılıçtan geçürüp, elinde sazı hâlâ bağrı yanık kardeşlik türküleri çığıran hürriyet âşığı uzantılarıyla birlikte zindanlara tıkmakla da bitmiyorlar ki azizim!
Şanlı ecdadımızın dörtnala at koşturup cihana meydan okuduğu ve dahi hep geriden soluyup durduğu bu yola baş koyanların, yemeyip içmeyip önlerine taş koyan Haçlı artıklarının bundan böyle vay haline gayri!
Ak saçlı yumuşak başlıyız diye, bazı namertler uysal bir koyun gibi boynumuzdan tutup oraya buraya çekiştirivermenin, en sonunda da kör bıçağı vurup parçalara ayırmanın derdindeler.
Lâkin, gelen ağam, giden paşam diyerek, destursuz bağa girerek ve dahi katıksız ekmek yiyerek geçinip gidenlerin sere serpe yayıldığı bu aziz vatanı hiçbir kuvvet bölüp parçalayamaz, hele hele diz çöktürmeye muvaffak dahi olamaz!
Yedisinden yetmişine, erkeğinden dişisine cümle ahali, tam bir Akıncı ruhuyla seferber olup, hünkârımızın sallayıp durmaktan büyük zevk aldığı o uzun parmağını şöyle bir oynatmasına bakıyor.
Bir dirhem et ile zar zor beslenip bir hayli cılız kalan, bir türlü gelişemeyen, her daim aç ve açıktaki varlığımız; şehidlerin kanlarıyla sulana sulana kan deryasına dönmüş bu mübarek toprakların uğruna feda olsun!
Haleb oradaysa, ayağını güm güm yere vurup tekbirler getirerek arş-ı âlâyı titreten yiğitler burada! Osmanlı torunları derler bize, yerinde duramaz ezer geçeriz azanların başını, ayıklarız pirincin taşını!
Damarlarında yüzüp duran asil kandaki alyuvarlar ile akyuvarları birbiriyle kenetlenmiş, kılıcı bilenmiş ordulara hükmeden cihan padişahını oldubittiye getürüp saltanatını yerle bir etmeye kalkışan bre densiz ve dahi dinsizler!
Yedi düvel ile cenk halinde uzadıkça uzayan o mübarek başı daha fazla ağrıtıp durman, bir gece vakti ansızın duhûl eyletmen, durduk yere gaza getirtmen adamı!