Celalettin Can 78'liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can  Independent Türkçe için yazdı

HDP'nin tutum belgesi üzerinden geliştirdiği çıkış, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Kürt sorununda çözüm adresi Meclis, HDP meşru muhatap" çıkışı ile üst üste düştü. Bir bakıma buna yanıt da oldu.

Kılıçdaroğlu'nun çıkışına karşı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin tutumu sürpriz olmadı:

Bahçeli'nin; HDP deklarasyonuna karşı takındığı tavır malumun ilanı…

Çatışmaların azalmasından hareketle propaganda diliyle geliştirilen 'Kürt meselesi çözüldü' argümanının karşılığı olmadığını, bunun 'propaganda' olduğunu toplum görüyor.  

Kılıçdaroğlu'nun Meclis'e ve HDP'ye işaret etmesi bu durumu çok daha görünür hale getiriyor.

Hatırlanırsa Kılıçdaoğlu'nun da içinde olduğu muhalefet partilerinin davranışı, Kürt meselesinin derinliğinden ve kapsamından uzak biçimde, genel geçer ifadelerle demokrasi kavramını araçsallaştırma ile sınırlı idi.

Ama şimdi Kılıçdaroğlu tanımlanmış bir açık adres ve muhatap gösteriyor.


Kılıçdaroğlu kendi ölçüleri içinde ileri olan bu adımı neden attı dersiniz…  

'Seçim' deniyor, 'aslında samimi değil' deniyor vesaire. Hepsi olabilir.

Ama önemli olan son derece kritik bir sürecin yaşandığı siyasi dönemde CHP adına yaptığı açıklama…  

Yine önemli olan Cumhur iktidarının, HDP'yi kriminalize etmek ve kapatmak için her türlü "kirli" yönlendirmeyi de kullandığı bir zamanda yapılan bu açıklama ve bunun yaratacağı muhtemel sonuçlar...

Kanaatim o ki HDP'nin kapatılıp kapatılmayacağı üzerinde yeniden düşünülecektir. Kapatılmaması yönündeki düşünceler güçlenecek ve destek güçlerinde bir artış ortaya çıkacaktır.

Meselenin esası olan Kürt meselesi yeniden gündeme girecek ve tartışılacaktır.

Nitekim bu yönlü gelişmeler şimdiden güncelleşme eğilimi gösteriyor.

İşte, HDP ile yan yana gelmemeyi "kırmızı çizgi" ilan eden İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu'nun Bahçeli'ye karşı kurduğu şu cümle bunun somut örneği:


Muhataplık meselesi

Kürt meselesinin çözümü için 'karşılıklı muhataplık' meselesinin çözümü temel önemdedir.

Muhataplığın bir tarafı devlet ya da devleti temsil eden hükümettir. Bu kesin.

Karşı tarafı kim temsil edecektir, kritik sorun budur.

Kılıçdaroğlu'nun da son çıkışının en kritik yanı muhataplık meselesidir.

Kılıçdaroğlu 2013-15 çözüm sürecinin öncüllerine itiraz etti, "Çözüm Meclistir'"dedi ve sürece katılmadı.

Elbette neticede çözüm Meclistir; ama açık ifade edelim ki, Kılıçdaroğlu tarihin o döneminde gündemleşen çözüm sürecine müdahil olsaydı ve Meclise taşıma tutumunu oradan doğru geliştirme çabası içine girseydi, sanırım birçok şeyin farklı gelişmesi ihtimal dahilindeydi.

Yapmadı.

Niyetinden bağımsız olarak diyebilirim ki bu bağlamda çözüm sürecinin akamete uğramasında Kılıçdaoğlu'nun da payı olmuş olmalıdır.

Çözüm sürecinin taraflarına işaret etmiyordu.

Etsin ya da etmesin, taraflardan biri doğal olarak devletti.

Karşı taraf Öcalan ve PKK idi.

Ama Kılıçdaroğlu 'Öcalan ve PKK'yi 'terörizm' kapsamında gördüğünden bu yönlü muhataplığı kabul etmiyordu.  

Bu durumda muhatap kim olacaktı, tam bir belirsizlik içindeydi. Şimdi farklı ama olumlu bir görüntü veriyor: 'Meclis' ve 'HDP' diyor.

Koşullar gerçekten ağır.  

Bırakalım çözümü, Kürt meselesinin düşünce olarak dahi kabul edilmediği, HDP'nin kriminal bir vakaya indirgenerek kapatılmak istendiği koşulları yaşıyoruz.

Bu koşullarda CHP'nin çıkışını olumlu değerlendirmek, hatta desteklemek anlaşılır bir tutum.

Evet, "Kürt sorununda çözüm adresi Meclis"tir.

Evet, "HDP meşru muhatap"tır.

Ancak mesele bununla bitmiyor.

Kürt sorununun çok yönlü ve çok bileşimli karakterini gözeten bir bakış açısından…

Bilelim ki
 

(Devamı yarın)

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Ötekilerin Gündeminin editöryal politikasını yansıtmayabilir