11 Şubat’ta gerçekleşen HDP 3. Olağan Kongresi, her bakımdan tarihsel bir olaydı.

11 Şubat’ta gerçekleşen HDP 3. Olağan Kongresi, her bakımdan tarihsel bir olaydı. Meclis’teki yegane muhalefet partisinin kongresiydi. “Savaş Hali”ne geçen bir ülkede inatla barışı ve özgürlüğü savunan partinin kongresiydi. İki yıldır zorbalıklarla boğuşan partinin kongresiydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “her adımınızı izliyoruz” dediği partinin kongresiydi. Türkiye siyasetinin “gizlenen öznesinin” kongresiydi.

Sabahın erken saatlerinden itibaren salonu hınca hınç dolduran muazzam kitlenin coşkusu, kararlılığı güne damgasını vurdu. Salondaki herkes sarsılmış ve büyülenmiş gibiydi. 2 yıldır eşbaşkanları ve milletvekilleri hapiste tutulan, ağır bir medya sansürüne tabi tutulan, her gün siyaseten “bittiği”, “anlamsızlaştığı” ilan edilen HDP’nin; bu dönemde aslında kökleştiğinin, tabanının, erimek bir yana daha da sıkı biçimde kaynaştığının ilanıydı. HDP’nin gerçek güç kaynağının nerede olduğuna dair de bir anımsatmaydı. Büyük bedeller ödemiş, demokrasi mücadelesinde olgunlaşmış milyonların oluşturduğu bu halk tabanı o gün “Biz Varız” dedi. Psikolojik savaşın iflas ettiği andı bu. Kongreden önceki bir hafta boyunca HDK/HDP bileşenlerinin eşbaşkanlarını gözaltına alarak, tutuklayarak Kongre’ye kitle katılımını sınırlayacağını, bir “boş salon” fotoğrafı elde edeceğini sananlar fena halde yanıldılar ve yenildiler.

HDP, 7 Haziran seçimlerinde çok önemli bir demokratik zafer elde etti. Ne var ki, bu zafer, Türk egemen sınıflarının birbirine hasım kanatlarının HDP’ye karşı birleşmesine ve ezmek üzere harekete geçmesine vesile oldu. Bu karşıdevrimci konseptin içinde AKP ve MHP kadar, CHP ve İyi Parti de boy göstermektedir. Eşbaşkanların hapsedildiği 4 Kasım darbesinden bu yana, HDP’ye yönelik saldırganlık açık bir imha saldırısı biçimini aldı. Ancak HDP’nin başı dik duruşu ve inatçı direnişi HDP tabanını birarada tuttu ve kaynaştırdı. “Şok ve dağıtma” planı başarısız oldu. Aksine, birlikte ödenen bedeller, HDP bileşenlerini daha fazla kaynaştırdı.

İşte salonu dolduran 32 binlik muhteşem kitle gücü, HDP’nin örgütlü bir halk hareketi üzerinde yükseldiğini, bir toplumsal mücadele cephesi olduğunu bir kez daha sağlam biçimde gösterdi. Liderlerinin tutuklanması, halk temsilcilerinin hapsedilmesi, HDP’yi dağıtamamıştır. HDP’yi imha konsepti başarısızlığa uğramıştır.

Diğer yandan, salondaki bu kitlesel devrimci coşku ile kürsüden verilen mesajların pek örtüştüğünü söyleyemeceğim. Yeni eşbaşkanlar Buldan ve Temelli’nin neredeyse tümüyle “müzakere” odaklı konuşmalarının kitlenin verdiği direniş mesajlarına denk düşmediği kanısındayım. Yaptığı Konferans’ta ezilenlere “faşizmi geriletemedik” özeleştirisini vermiş olan bir partinin mevcut iktidarla müzakereler yönünde verdiği vurgulu mesajlar, benim açımdan şaşırtıcı oldu.

HDP’nin iki yıldır sürdürdüğü demokratik direniş sürecinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu direnişin başlı başına ele alınması, incelenmesi, deneyime dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu dönemi “geçici”, “olağanüstü” görmekten ziyade, yeni dönemi kuran bir süreç olarak ele almak daha doğru olacaktır. Yeni dönemde, HDP’nin başarısı, bu demokratik direnişin dinamik kitle güçlerini yeniden ve yeniden örgütlemekle sağlanabilir. Bu noktada, Türkiye halklarına savaşı ve ölümü dayatan bu iktidara karşı halkların alternatifini, direniş süreci içinde oluşturmak perspektifinin ön planda tutulması, yaşamsaldır.

Eş Genel Başkanlığı devreden Selahattin Demirtaş’ın -ki HDP projesinin yaşam bulmasındaki katkıları çok büyüktür ve inanıyorum ki tıpkı Figen Yüksekdağ gibi o da önümüzdeki dönemde de HDP siyasetinde yerini ve ağırlığını koruyacaktır -Kongre’ye gönderdiği mesajda belirttiği gibi: “HDP artık Türkiye’nin ana siyasi çizgilerinden birisi olarak kalıcı bir siyasi kuruma dönüşmüştür. Kişilere bağımlı olmayan kurumsal bir kimlik ortaya çıkarabilmiştir. Şimdi hepimize düşen şey, bu kurumsal siyasi aygıtı etkili bir mücadele alanı olarak kullanarak direnişi büyütmek, faşizmi alt etmek ve demokratik bir iktidar alternatifini halka sunmaktır.”

Bu “geç kalmış öncülüğü” üstlenmek için gereken tüm kuvvet, Kongre salonunu dolduran onbinler kadar halen yüreği HDP’yle atan milyonların bağrında gizlidir. Bu gizil kuvveti açığa çıkartmak, demokratik direniş siyasetinin dinamik tabanını örgütlemek görevi her birimizin omuzlarındadır. Hepimize kolay gelsin.