<p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;"><b>DESPOTLARIN KARİKATÜRDEN KORKMALARI BOŞUNA DEĞİL!</b><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftn1#_ftn1" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[*]</span></sup></a></span></p> <p style="text-align:justify"></p> <p align="right" style="text-align:right"><strong><span style="font-size:16px;">TEMEL DEMİRER</span></strong></p> <p style="text-align:justify"></p> <p align="right" style="text-align:right"><span style="font-size:16px;">“Elbette, içinde bulduğumuz</span></p> <p align="right" style="text-align:right"><span style="font-size:16px;">mizahı ve şiiri sevdik.”<a name="_ftnref1"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftn1#_ftn1" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[1]</span></sup></a></span></p> <p style="text-align:justify"></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">“Karikatür”ün tarifiyle başlamayacağım yazacaklarıma; “İyi de o ne” mi diyorsunuz? El cevap: Aşkın Ayrancıoğlu’nun yapıtlarıdır.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Sözü Ona (ve yaptıklarına) bırakmadan önce -izninizle- “Girizgâh” babında birkaç şeyin altını çizmek istiyorum; Bertolt Brecht’in, müthiş değer verdiğim uyarısıyla: “Mizahın olmadığı bir ülkede yaşamak kötüdür. Fakat çok daha kötü olan, mizahsız yaşayamayacağın bir ülkede yaşamaktır.”</span></p> <p align="center" style="text-align:center"><span style="font-size:16px;">* * * * *</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Belirteyim: Mizah duygusu, algısı, sağduyusu olmayan bir insan(lık)a inanmadığım gibi, ciddiye de almam; “Hayatınızda birazcık olsun mizah yoksa, hiçbir şeyin anlamı olmadığını söylüyorum,” saptamasındaki üzere Donald Walsch’ın…</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Mizahın amacı insan(lık)ı korkunç/ kötü şeylerden kurtarmakken; ne yalan söyleyeyim, ‘İncil’de ya da “kutsal kitap”larda mizahın eser miktarda bile olmaması, bence rastlantı değil; “Mizah duygusuna sahip hiç kimse bir din yaratmamıştır,” saptamasındaki üzere Robert Ingersoll’un…</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Totaliter her şey, her düzeyde mizahtan yoksundur; çünkü mizah öldürmese de, en azından taşı gediğine koyarak yaralar; mizah duygusundan yoksun diktatörleri komik duruma düşürür. Totalitarizm veya “tekçi”lik koşullarında, “Gülmek delilik belirtisi”<a name="_ftnref2"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftn2#_ftn2" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[2]</span></sup></a> dense de; her şeye rağmen “Deliler ve çocuklar her zaman gerçeği söylerler,” der Umberto Eco.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Eco ‘Gülün Adı’ yapıtında çok iyi anlatır: üzere mizaha getirilen yasakların sebebi, onun görevini yapıyor olması, yani zayıfı güçlüye karşı silahlandırıp, muktediri eleştirerek, “ti” almasıdır.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Bir mizahçıdan başka ne beklenebilir ki? Hükümeti, baştakini övmesi mi? Olmaz öyle şey!</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Onun işi, varlık nedeni karşı çıkmak, uyarmak, itiraz edip meydan okumaktır; “Mizah, neredeyse her zaman makyaj yapmış öfkedir,” saptamasındaki üzere Stephen King’in…</span></p> <p align="center" style="text-align:center"><span style="font-size:16px;">* * * * *</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Aşkın Ayrancıoğlu’nun çalışmasına mizahin “Ne”liğine, “Ne olması gerektiği”ne dair, hemen her şeyi bulmanız mümkün iken anımsadığım ilk şey; Theodor Adorno’nun, <i>“Yanına kahkahayı almış olanın kanıta ihtiyacı yoktur,”</i> ifadesiyle atını çizdiği şey(ler) oldu…</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Bir de Cihan Demirci’nin (nam-ı diğer “Damdaki Mizahçı”nın), “Mizaha gülünüp geçilmeli ama ciddiye alınması gereken yanları da var,”<a name="_ftnref3"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftn3#_ftn3" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[3]</span></sup></a> uyarısı…</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Sonrasında da Aziz Nesin’in, “Gülümsemek; adaleti bozuk düzene, sessiz bir küfürdür… Gülümseyin”…</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Friedrich Wilhelm Nietzsche’nin, “Gülmek insanın rahat bir vicdanla tadabileceği muzipçe bir zevktir”…</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Fyodor Dostoyevski’nin, “Gülmekten daha güzel bir eylem varsa, o da güldürmektir,” saptamaları…</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Bunların toplamı Onun - doğaldır ki bedelini ödeyerek- ne yaptığını tüm netliğiyle tarif eder.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Kolay mı? Turhan Selçuk, boşuna “Sanat çelik bileziktir,”<a name="_ftnref4"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftn4#_ftn4" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[4]</span></sup></a> dememiş. Gerçekleri savunmaktan vazgeçmeyen her sanatçının coğrafyamızda yaşanan ağır sömürü, toplumsal savaşım koşullarında zindanlardan, işkenceden geçmeyi göze alması gerektiğini hatırlattığı gibi...</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">İlyas Salman, “Devlet, yalaka sanatçı ister,”<a name="_ftnref5"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftn5#_ftn5" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[5]</span></sup></a> derken; Hikmet Kurter’in de, “Mizah yalana ve ikiyüzlülüğe karşıdır,”<a name="_ftnref6"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftn6#_ftn6" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[6]</span></sup></a> uyarısı bundadır!</span></p> <p align="center" style="text-align:center"><span style="font-size:16px;">* * * * *</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Gelelim “Kalem kılıçtan keskindir,” deyiminin altını dolduran karikatüre…</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">VI. yüzyılda yaşayan Papa Gregorius Magnus şöyle dermiş: “Yazı nasıl okuma yazma bilenin işine yarıyorsa, resim de okuma yazma bilmeyenin işine yarar.”</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Okuma yazma bilenlerin çok az olduğu ortaçağ dünyasında görsel anlatımın önemini vurgulayan bir söz bu.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Etimolojik olarak Latince “caricare” sözcüğünden türemiş bir kelimedir. “Caricare” sözcüğün Türkçe tam karşılığı bulunmamakla beraber, “tefe koyup çalmak” manasına denk düşer. 1700’lerde günlük hayatın çizilerek anlatılmasına “kötü taklit” anlamında “caricature” denilmiştir.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Karikatür sözcüğü İtalyanca’da da “doldurmak, yüklemek”, mecazi olarak da “abartmak, alay etmek” anlamını yüklenen “caricare” sözcüğünden gelip; günümüzdeki anlamıyla ilk kez İtalyan ressam Annibale Carracci tarafından kullanılmıştır. Çizgilerin dili evrenseldir; Yeni Zelanda’da çizilen bir karikatür Nijerya’da anlaşılabilir, Kanada’da çizilen bir karikatür Ortadoğu’daki bir soruna dikkat çekebilir. Charles Baudelaire’in “İnsan gülerek ısırır,” deyişindeki üzere, coğrafyamızda bir karikatür çizerini mahkemeye düşürebilir</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Kolay mı? Cemal Nadir Güler’in, “Ben karikatürü bir güzel koku gibi insana bir an zevk verdikten sonra elde bir boş şişe ve sarı bir leke bırakıp havaya karışan bir marifet olmaktan başka türlü anlıyorum. O ne palyaçoluktur, ne de göbek attıran, çeneleri ağrıtan kahkahadır. Bence karikatür, insan beyninin muhtaç olduğu tebessüm ve tefekkürü (düşünceyi) temin eden bir güzel sanat olmalıdır,” diye tarif ettiği karikatürün tarihi toplum vicdanının tarihidir.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Onun gayesi bir düşünce ifadesidir. Bu düşünce mizahidir, fakat güldürmek için icat edilmemiştir. Karikatürün gayesi de sadece güldürmek değildir.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Çizgiyle mizah yapma sanatıdır. Mizahın soyutlamasından çizginin geometrisine varmaktır. Anlatımı kendindeki çizgi sanatıdır. O, çizginin nüktenin emrine verildiği sanattır. Çizgi ancak bu gayeye hizmetle mükellef, bu gayeye hizmet ettiği nispette güzeldir. Fırçanız dosdoğru hedefe yönelmelidir.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Kimileri için “Karikatür insanların, varlıkların, olayların, hatta duygu ve düşüncelerin doğala ters düşen, olağanla çelişen gülünç yanlarını yakalayıp bunları kimi zamanda yazıyla desteklenmiş abartılı çizimlerle bir gülmece anlatımına dönüştürme sanatı”yken;<a name="_ftnref7"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftn7#_ftn7" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[7]</span></sup></a> <i>nihayetinde karikatürün hammaddesi insan(lık), düzen(sizlik) ve iktidar(sızlık); çelişkilerin diyalektiği ise mizahın temel konusudur.</i></span></p> <p align="center" style="text-align:center"><span style="font-size:16px;">* * * * *</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">1870’de Teodor Kasap’ın yayınladığı coğrafyamızın ilk mizah dergisi ‘Diyojen’, bugün anladığımız anlamda basılı mizah devrinin başlangıcı sayılır. Onu Orhan Veli “Anlatımı kendinde olan bir çizgi sanatı”; Demirtaş Ceyhun “Çizgiyi konuşturmasını bilmek”; İlhan Selçuk “Mizahın soyutlamasından çizginin geometrisine varmak”; Çetin Altan “Tılsımlı bir sanat”; Cenap Şahabettin “Hakikâtin kabak duruşu” diye tarif etmişlerdir. Ama en önemlisi,<i> Semih Poroy’un altını ısrarla çizdiği üzere “Karikatür eleştirir”!</i></span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Hatırlayın, diyordu Albert Camus, “Kimdir başkaldıran insan? Hayır diyen biri!”<sup> <a name="_ftnref8"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftn8#_ftn8" title=""><span style="text-decoration:none">[8]</span></a></sup></span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Eleştirip “Hayır” diyen/ diyebilen, bunu demeye cesareti olan, aynı zamanda başkaldırandır.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Karikatür de eleştirip, başkaldırdığı ölçüde işlevselleşebilmektedir. Aksi takdirde basit güldürüden pek de bir farkı kalmaz.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Karikatürün işlevselliği eleştirip, başkaldırdığı kadardır; ne bir eksik ne de bir fazla!</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Yeri gelmişken belirtmeden geçmeyeyim: Karikatür, dünyanın kavranışına yapılmış bir yüklemeyken; hâlimizi anlatır…</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;"><i>Karikatürün anlatımı mizahın anlatımıdır: Mizahı, gülmece ile gülmekle eş tutmamak gerek. Çünkü mizah, bir anlamda izahtır: Bir açıklama, yorumlama düşüncesidir. Bizi, hâlimizi anlatır.</i></span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Az şeyle çok ifade gücü olarak karikatür sorunlardan kaynaklanır; ama bunu becerebilmek için kültürden, sanattan nasibini almış, dik durup, diklenen Aşkın Ayrancıoğlu gibi yaratıcı militan sanatçılar gerekir.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Bunlar böyleyken Mihail Bahtin’in, “Kahkaha korkunun üstesinden gelir, çünkü hiçbir engelleme, sınırlama bilmez. Onun şivesi asla şiddet ve otorite tarafından kullanılmaz,”<a name="_ftnref9"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftn9#_ftn9" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[9]</span></sup></a> sözlerini anımsamamak elde mi?</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">Mizah/ karikatür, şiddet ve otoriteye karşı duran yaratıcı militan sanatçılara sonsuz olanaklar sağlarken; “olağan” denilenin “olağan” olmadığını, değişebileceğini gösterir. Nikolay Gogol’ün ‘Palto’su, Samuel Beckett’in ‘Godot’yu Beklerken’i, Jaroslav Hašek’in ‘Aslan Asker Şvayk’ı, Charlie Chaplin’in ‘Büyük Diktatör’ünün bize anlattığı gibi… Ya da, “Toplumsal mücadelede karikatür belki de -bütün sanatlar içinde- en önde yer alan sanat dalı. Kısa sürede hedefine keskin vuruşlar yapıyor… Bu bağlamda karikatür, eleştirilemeyeni eleştirerek, görülemeyeni göstererek insan bilincini ve ruhunu etkiler… savaşsız, sömürüsüz, özgür bir gelecek için umut yaratır… toplumsal mücadelede, aydınlanmada etkin bir silahtır yani karikatür,”diyen Aşkın Ayrancıoğlu’nun ‘Güneşin Sofrasında Söyleşiler’de yaptığı gibi…</span></p> <p style="text-align:justify"></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;">10 Eylül 2022 05:21:15, Çeşme Köyü.</span></p> <p style="text-align:justify"></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;"><strong><i>N O T L A R</i></strong><a name="_ftn1"></a></span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;"><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftn1#_ftn1" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[*]</span></sup></a> Aşkın Ayrancıoğlu, Güneşin Sofrasında Söyleşiler, Liman Yay., Ekim 2022… içinde, ss.vii-xiii.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;"><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftnref1#_ftnref1" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[1]</span></sup></a> Luis Buñuel.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;"><a name="_ftn2"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftnref2#_ftnref2" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[2]</span></sup></a> Umberto Eco, Gülün Adı, çev: Şadan Karadeniz, Can Yay., 1985, s.170.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;"><a name="_ftn3"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftnref3#_ftnref3" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[3]</span></sup></a> Cihan Demirci, “Mizahçılar Özgür Günleri Bekliyor”, Birgün, 14 Temmuz 2022, s.15.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;"><a name="_ftn4"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftnref4#_ftnref4" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[4]</span></sup></a> Şükran Soner, “İnsan Denen Garip Hayvan”, Cumhuriyet Kitap, No:1660, 9 Aralık 2021, s.4.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;"><a name="_ftn5"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftnref5#_ftnref5" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[5]</span></sup></a> Işıl Çalışkan, “İlyas Salman: Devlet, Yalaka Sanatçı İster”, Birgün, 1 Ağustos 2022, s.15.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;"><a name="_ftn6"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftnref6#_ftnref6" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[6]</span></sup></a> Vecdi Çıracıoğlu, “Hikmet Kurter: Mizah Yalana ve İkiyüzlülüğe Karşı”, Birgün, 2 Ağustos 2022, s.15.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;"><a name="_ftn7"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftnref7#_ftnref7" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[7]</span></sup></a> Üstün Alsaç, Türkiye’de Karikatür, Çizgi Roman ve Çizgi Film, İletişim Yay., 1994.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;"><a name="_ftn8"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftnref8#_ftnref8" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[8]</span></sup></a> Albert Camus, Başkaldıran İnsan, çev: Tahsin Yücel, Can Yay., 10. baskı, 2011, s.23.</span></p> <p style="text-align:justify"><span style="font-size:16px;"><a name="_ftn9"></a><a href="file:///C:/Users/PC/Downloads/0ASKENAYR.doc#_ftnref9#_ftnref9" title=""><sup><span style="text-decoration:none">[9]</span></sup></a> Terry Eagelton, Mizah, çev: Melih Pekdemir, Ayrıntı Yay., 2019.</span></p> <p style="text-align:justify"></p>