Yüksel Mutlu,"Ötekilerin Gündemi" sitesindeki "Kadınların Kaleminden: Her Cumartesi Bir Mektup" köşesinde "Kadın Yoksulluğu" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

KADIN YOKSULLUĞU

Siyasetçiler ya da kadının insan hakları savunucuları, demokrasi ve eşitliği savunanlar kadın yoksulluğunu konuşmalarında hep kullanırlar bu nedir? neden kadın yoksulluğu diyoruz diye düşünenler olabilir.

Yoksulluğun kadını erkeği var mı diye sorulabilir. Evet kadınlar erkeklerden daha yoksul hem de yoksulun yoksulu. Dünya üzerindeki mülk sahipleri büyük oranda erkekler. Çünkü kapitalizm cinsiyetçi ve patriyarkal olduğu için bunun yapısal bir mesele olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Tabii ülkelere göre değişiklik gösterse de sonunda en çok yoksullaşan kadınlar. Kadınlar eve kapatılıp çocuk doğurmak kamusal alana çıkamamak geleneksel feodal değerler eğitimsizlik vb birçok sebepten dolayı çalışma hayatından geri kalıp hane içinde erkeğin eline bakan o ne verdiyse bununla aileyi geçindirmeye çalışan kadınlar.

Kapitalizmin gelişmesiyle birlikte kentlere göç etmek zorunda kalanlar yeni bir sınıf oluşturuyor o da  işçi sınıfı. Tamda burada kadının kente göç etmesiyle birlikte toprakla bağı kopuyor, mülksüzleşen kadın göçmen işçi durumuna düşüyor ve korkunç bir emek sömürüsüyle karşı karşıya kalıyor. Sermeye patriyarkaya hizmet ederken kadınlarda daha da yoksullaşıp bunu ağır bir şekilde deneyimlemek zorunda kalıyorlar. Tarihsel olarak buna en bariz örnek ABD’de bugün bize feyz veren her yıl 8 Mart olarak alanlara çıktığımız uzun çalışma saatlerine karşı kadınların verdiği mücadele ve 16-17.Y.Y Avrupa’da yiyecek isyanlarının kadınlar tarafından başlatılıyor olması. Sanayi devrimi ile kadınlar dokuma işçiliği ve ağır koşullarda çalışarak ama aynı zamanda erkeklerin tacizlerine, cinsel şiddetine maruz kalmışlardır. En çarpıcı olanı aslında hepimizin bildiği kadınlar dışında erkeklerin üzerine cümle kurmadığı şey ,1871 yılında Paris komünü ’ne giderken kadınların açlığa ve sefalete karşı örgütlenmeleri çok önemlidir. Bu mücadeleler ve benzerleri kadın mücadelesinin güçlü tarihleridir.

Günümüze bakıldığında ise, durumun daha da vahim olduğu söylenebilir. Başta da söylemiştim hükümetlere devletlere coğrafyalara göre farklılık gösteren durumlar söz konusu. Aslında batı ülkelerinin durumu göreceli bizden daha iyi gibi görünse de ülkemizde erkek egemenliği kadınları yok sayan, aileye sıkıştıran, eve kapatan politikalarıyla kadın yoksulluğunu daha da derinleştiriyor. Dünya bankası fonları, ya da belediyelerin yaptığı AB projeleriyle kadın yoksulluğunun çözülmeyeceği çok açık. Hele de son ekonomik krizle birlikte ülkemizdeki kadınların durumu daha da ağırlaşıyor. Çöpten ekmek toplayan kadınlar ,pazara geç gidip pazarcılarının son yere döktüklerinden eve bir şeyler getirmeye çalışan kadınlar ,yoksullukla bahşedemeyip intihar eden kadınlar, bağlarda bahçelerde ağır çalıma koşullarının yanında ustabaşılarının cinsel şiddetine maruz kalan kadınlar, mevsimlik tarım işçisi olarak evlerinin yurtlarını terk etmek zorunda olan kadınlar hem tarlada çalışıp hem de evde çocuğa ailenin tüm fertlerine hizmet etmek zorunda olan kadınlar bir arkadaşım bunun için şöyle bir cümle kullandı” ne içeriyi ne de dışarıyı mağdur edelim” işimiz bu kadar ağır, demişti.

Krizlerde savaşlarda ilk işten çıkarılanlar kadınlar oluyor. Kadın yoksulluğu hükümet politikalarıyla doğrudan ilişkili. AKP iktidarı 22 yıldır iktidar ve ekonomi politikası bugün bariz yaşadığımız gittikçe yoksullaşan, güvencesiz emek politikalarıyla, cinsiyetçilikle, kadını dışlayan ikincilleştiren, kadınları aileye hapseden sadece ev içinde çocuk doğuran, aileyle kodlayan bir hükümet gerçeğiyle karşı karşıya yayız.

AKP hükümeti kadınların yaşamını güvence altına alan İstanbul Sözleşmesinden bile çıkarken kadın istihdamını kadınların görünmeyen emeğini göreceğini düşünmek saflık olur. Bu türlü kriz dönemleri daima kadınları vuruyor, kadın yoksulluğu daha da derinleşiyor.

Kadın yoksulluğu palyatif olarak çözülecek bir şey değil kalıcı olarak çözülmesi için toplumsal muhalefetin, buna güçlü bir şekilde itiraz etmesi gündemlerinde daima kadın yoksulluğunun olması ve buna uygun kısa orta ve uzun vadeli mücadele planlarının olması ama aynı zamanda Türkiye’deki kadın hareketlerinin de güçlü dayanışmalar ve işbirlikleri yapması gerekiyor. Kadınların tarlaya, haneye, kadının her türlü şiddetle karşılaştığı yerlerde mekanlarda kadınlara dokunmaları önemli. Zaten kız kardeşlikte böyle bir şey ofislerde bu işler çözülemiyor.

Yüksel Mutlu Kimdir?

Yüksel Mutlu, 1964 yılında Mersin’in Silifke ilçesinde doğmuştur. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü'nden mezun olmuştur. Uzun yıllar kamu sektöründe çalışmış ve sonrasında emekli olmuştur. Sivil toplum alanında aktif olan Mutlu, Mersin Kadın Platformu'nun kurucularından biridir ve bir dönem Mersin Demokrasi Platformu'nun da sözcülüğünü yapmıştır. 2014 yılında yapılan yerel seçimlerde Halkların Demokratik Partisi'nden (HDP) Mersin'in Akdeniz Belediyesi Eş Başkanı olmuştur. Mutlu, DBP MYK Üyesi, Yeni Yaşam Gazetesi Kadın Eki ile Ötekilerin Gündemi köşe yazarıdır ve kadın hakları, demokrasi ve insan hakları konularında çalışmalar yapmaya devam etmektedir.