Memleketin  tamamı enkaz altında… “Kimse yok mu!”diye bağırarak  sesini duyuracak ne gücü ne de nefesi kalmamış artık. 

KYK Yurtları ve Kleptokrasi 

Bu haldeyken  her gün üstümüze selamız okunuyor. Kendi çabasıyla kurtulanlar soluğu dışarıda alıyor. Bu çürümüşlüğün faturası hepimize ağır bedeller ödetiyor. En çok da gençlerimiz –çocuklarımız, ülkenin geleceği, umudu olan çocuklarımız, çocuklarımızı kaybediyoruz.

 Daha geçen hafta Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde okuyan iki öğrenci, Çanakkale’de bir öğrenci yaşadıkları mali sıkıntıdan bunalıma girerek intihar etti. Ve arkalarında ölümü seçme nedenlerini  anlatan mektuplarında, düzenin onlara dayattığı açlık ve sefalete dayanacak ve mücadele edecek güçlerinin olmayışını yazarak gittiler. Çalışarak geçimlerini sağlayıp hem de okumaya çalışan bu çocukların ölümü, bu iğrenç düzende yaşama hakkının kimlerde olduğunu gösteriyor.  Okullar açıldığından beri Eskişehir  Gündüzalp KYK Erkek Öğrenci Yurdu’nda tahtakurusu istilasından muzdarip olan çocukların sesini duydunuz mu? Dün akşam saatlerinde Aydın, Işıklı Kız Yurdu’nda bir öğrenci asansör kazasında yaşamını yitirdi.  On beşi de yaralı. Gelen haberlere göre çocuklar asansör arızasını daha önce defalarca yurt yönetimine bildirmişler.  Tabi ki iki gün sonra bununda  üstü kapatılacak. Her gün  sosyal medyada böcekli -tırtıllı çıkan yurt yemekleri görüntülerinin devlet kurumlarının o yemeklere benzediğinin göstergesi.

İktidar partisine sırtını dayayan (buna kleptokrasinin meşrulaştırılmasına katkı sunan sözüm ona muhalefet partileri de dahil)çete, mafya, tarikat ve cemaat gibi grupların zenginleştiği ve geçim dertlerinin olmadığını  biliyoruz. Yargısından yürütmesine, tüm kurum ve işleyişlerinin etkisiz, yetkisiz, liyakatsiz ve laçkalığı  her gün absürt ama trajik olaylarla  gözümüze, bağrımıza bir hançer gibi sokuluyor. Fakir-fukaranın sırtına bindirilen üretim ve vergilerle ülke ekonomisinin belirlenip hiçbir yasa, kanun ve etik ilke tanımadan mafyavari biçimde soyulduğuna yandaşa ihale, kara para aklama trafiği, eski iç işleri bakanının çetelerine yapılan operasyon haberleriyle tanıklık ediyoruz.

   Ekonomik krizin, sosyal, kültürel ve siyasal sistemin çürümüşlüğünün üstünü sürekli  kendi evindeki Kürtlere saldırarak kapatamayan yönetim, işi bir adım öteye daha taşıyıp Rojava ve Irak’taki Kürtlerin üzerine bombalar yağdırarak buradan siyaset devşirmenin peşine düştü. Peki sonuç… Sonucu ortada; borsanın çöküşü, dövizin yükselişi, yatırımcıların ülkeyi terk etmesi, peş peşe gelen şirket iflasları, maliye bakanının kapı kapı dolaşıp borç para ve yatırımcı arayıp bulamayışı, yani evindeki bulgurdan da oldu. Bu sefer de bunu örtülemek adına İsrail-Filistin(daha doğrusu Hamas)arasındaki savaşta  köktendinci barbar örgüte“vatanını savunan kurtuluş ve mücahitler grubu” deyip taraf tutuldu. Çoğu Avrupa  ülkelerinin tepkisi gecikmedi. Amaç da buydu zaten… Tepki alarak tüm bu çürümüşlüğün ve ekonomik iflasın sebebini “dış güçler” safsatasına bağlamak, o yapıldı… Oysa Filistin başkanı Mehmûd Abas:” Gazze’ye ne olmuş Hamas’ın umurunda değil. Onlar sadece kendini düşünüyor. Hamas yöneticileri bunu açık açık dediler. Gazze önemli değil dediler. Yüz bin Filistinli evsiz ama Hamas yöneticileri camilerde saklanıyor. Bunu ilk kez açıklıyorum, Hamas yöneticileri ambulanslar aracılığıyla Sina’ya kaçtı…” diye veryansın ediyor. Bu adamı, bizde parayla kola alıp döken fukaralar duymuyor, duymaz çünkü izledikleri ajanslar bu söylemleri gündemine almıyor.   Karınları ve beyinleri boş olanları Kürt nefretinin yanı sıra antisemitizmle doyurmak hem etkili hem de kolay bir yöntem. Hele ki Kürt nefreti…Muhalefet partilerinin  bile ek kazanç ve doyum kapısı. AYM’nin TİP’li Can Atalay hakkında verdiği “İhlal” kararına demokrasi kırıntısı diye sevinenler bal gibi biliyor ki bu bir kırıntı değil. TİP’in Türk milliyetçisi ideolojisi ve genel seçimlerde HDP’ye attığı çelmenin ödülü. Aynı AYM tutuklu Kürt siyasetçilerin başvurularını incelemeye bile almıyor.

Velhasıl memleketimde fakirin karnı aç sırtı açık, zenginin de gözü aç sırtı bek. Bu açlık Efrîn’de Kürtlerin emeği –ekmeği olan zeytinyağlarını çalarak doyurabilecek mi? Bari çaldığınız o zeytinyağlarını KYK yurtlarındaki çocuklara yedirin.  Maddi sıkıntılardan bunalan intiharın eşiğine gelmiş gençlere yedirin. Yeter ki fakir fukaranın çocukları yesin, vallahi de Kürtlerin buna sesi çıkmaz.