Depremden iki ay sonra evi yıkılan, ağır ve orta hasarlı olan ev sahiplerine ve kiracılara kiraların üçe biri kadar kira desteği verilmeye başlandı

Evde temizlikle uğraşırken çalan kapıyı benim küçük oğlan açtı. Kapıya gelen kişi beni sorunca kapıya gittim. Efendice, iyi giyimli bir beyefendi,”Merhaba ben bu evin sahibi… …” kapıdaki isimliğe işaret parmağıyla tak tak vurarak. Doğal olarak ilk etapta merhabayla karşılamıştım. O tavır karşısında mecburen bir sonraki hareketi ve sözü bekliyorsunuz. Depremden bir ay sonra bana, “Evden çık ben gelip oturacağım!” ve mağduriyet bildiren sözlerle defalarca huzursuz edildim. Kaldı ki tek gayri menkulü bu ev değil. İki hafta önce telefon numaramı değiştirmiştim bu süreçte bana ulaşamayınca kapıya kadar gelme gereği duymuş sevgili ev sahibim. Depremden sonra biz kiracıların hâli-ahvali böyle…

 Depremden iki ay sonra evi yıkılan, ağır ve orta hasarlı olan ev sahiplerine ve kiracılara kiraların üçe biri kadar kira desteği verilmeye başlandı. Ev sahipleri bu destekten daha çok pay aldı. Ama bizim gibi oturduğu  evi az hasarlı raporu olanlara ne konteynır ne çadır ne de kira yardımı verilmedi.  Kiracıların kırılan onurları, içine düştükleri çaresizlikler  elbette ki ölen canlardan, uzuvlarını kaybeden, tüm mal varlıklarını kaybedenlerden  daha değerli ve önemli sayılmaz. Ama gelin görün ki biz kiracılar, sırf sokakta kalmamak adına tüm maaşlarını kiraya yatırmak zorunda bırakıldı. Yüksek enflasyon ve geçim sıkıntısının yanında kiralar on ile yirmi bin arasında.Üstelik güvenle kalabileceğiniz sağlam bina bulabilirseniz. Emeklilik maaşları  yedi bin ila on beş bin arası.  Cumhurbaşkanının dünkü kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, “…demek ki bir fiyatlama güdüsüyle karşı karşıyayız. Bu da sorunun ekonomik değil psikolojik olduğuna işaret ediyor…”dedikten sonra yine vaadlerde bulundu.  Bu tespite katılıyorum, bence de sorun ekonomik değil, psikolojik. Toplumsal tüm değerlerin, kurumların ve kavramların  yıllarca uğratıldığı dejenerasyondan sonra  bu söylemlere tepkisizlik ve kabulleniş toplumun bozunma derecesi ve psikolojisinin göstergesidir.

Dejenere terimi, fizik ve kimya dilinde bozulmuş ya da bozunmuş olarak da kullanılır. (Sosyolojik terimde soysuz ya da yozlaşmış).

Bozunan madde tekrar eski haline dönmez, maddenin yapısında ve özelliklerinde değişiklik olur. Bozunmadan sonra madde asla eski haline dönmüyor, farklı bir maddeye ve şekle dönüşüyor. Toplumsal bozunmalar da öyle… Toplumun bozunmuş olması kader değil tesadüf değil. Memlekette artık muhalefetin dahi iktidara aleni çalıştığı ve halkın yüzüstü bırakıldığı bir dönemdeyiz. Son seçimlerde umudundan başka hiçbir şeyi kalmayan halkın elinden o da alınınca kaderiyle baş başa kalmış dejenere bir toplum kaldı geriye. Sistemin ve yönetimlerin halka yaklaşımı yalan, algı, saygısızlık, manipülasyon,  aldatma, korkutma-yıldırma ve çıkar temelli olunca bireyleri bu düzenden bağımsız düşünmek olmaz. Artık ikili ilişkiler de böyle…