Bitmeyen Ateş

İnsanoğlu kendi varlığından önce var olan ateşi kontrol altına alarak, kendine yaşam alanı yarattığından bu yana, insanlaşma mücadelesinde doğaya ve kendine hakim olmayı başarabilmiştir.

İnsanlık ateşle var olmuştur.

Kadın ateşin koruyucusudur ilk dönemlerde. Bu sebeple de kadın toplumun ana kurucusudur.

Aydınlık ve karanlığın mücadelesinde ateş kadının elinde aydınlık meşalesidir.

Ne zaman ki bu meşale kadından alındı ve o ateş küllendiyse karanlıklar çağı da başlamış oldu. Ama o dinmeyen ateş külün altındaki köz gibi varlığını hep korudu.

Doğadaki bu karanlık aydınlık ikileminin toplumdaki karşılığı Zalim ve Mazlumun mücadelesidir. 2500 yıl önce Mezopotamya halkları Asur zalimi Dehak’a karşı Demirci Kawa efsanesindeki mücadeleyi yaratınca, Newroz’un dinmeyen ateşi de mazlumun elindeki özgürlük meşalesine dönüştü.

Sonraki yüzyıllarda MED ülkesinin sahipleri hep Newroz efsanesinin bilinci ile varlıklarını korudular, mücadele ettiler. Son bin yıldan bu yana da, ülkeleri Kurdistan adını alan bu kadim halk, ne yazık ki 20.yy da ulus devletler kıskacına alındı.

Tarihin en eski çağlarındaki gibi karanlıklar hakim olmaya başladı tekrar.

Ancak bu yüzyılın son çeyreğinde, bundan tam 50 yıl önce bir Newroz baharında tekrar özgürleşme arayışları başladı. Gençlerdi, kadınlardı, emekçilerdi, aydınlardı… Ülkelerine Newroz’un yaratan, var eden ateşinden güç alarak, zamane zalimlerden kurtarmak için yola çıktılar. Halkın, halkların Çağdaş Kawalarını yarattılar.

Bu mücadele karşısında zalimin sarayları sarsıldı. Korktukları başlarına gelmişti. Ne yapıp edip bu yakıcı ateşten kurtulmak için daha fazla zindanlar yarattılar. Ordular kurup, bu orduyu tank, top bini bir para alet edevatlarla, teknik denen insansız ve ruhsuz ölüm araçları ile donattılar.

Elli yıl geçti aradan. Zalim saltanatından çok şey kaybetti. Ağzı burnu kan içinde. Ama öfkeli ama öfkeli…

Bu Çadaş Kawa efsanesini nasıl bertaraf ederim derken, egemen olduğu alanın elinden kaydığını fark ettikçe daha da hırçınlaştı. Eskiden böyle durumlarda bu kadar açıktan tepki vermez, devlet soğukluğu ile geçiştirmenin yoluna bakarlardı. Ama şimdi orta yerde debeleniyor, homurdanıyor, batıyor, gelmiş geçmiş tüm katil ordu kalıntıları ile ittifak yapıyor. Yetmiyor parça parça kendini, toprağı, ülkeyi pazarlıyor. Yetmiyor, bir fırıldak gibi oraya buraya gidip yalvar yakar oluyor. Yetmiyor, tarihteki katliamlarını gündeme getirerek insanları tehdit, korkutarak sindirmek istiyor.

Elinden başka bir şey gelmiyor…

Yetinmiyor, kendi yarattığı darbelere “Allahın lutfü” diyerek sanal oyunlar çeviriyor, yetinmiyor, plan ve stratejilerine doğal olayları da ekleyerek hedefine ulaşmak istiyor. Deprem, sel gibi doğa olayını ve de salgın hastalıkları kendine müttefik edinerek bir kadim halkı yok etmekte ısrar ediyor. Çekmecelerdeki eski planları arıyor ha bire. Şark ıslahat planı ilişiyor gözlerine. Aynen onu uygulamak için kollarını sıvazlıyorlar. Yetinmiyor, Saddam’ın zehirli varillerine, zehirli gazlarına sarılıyor bu kez. Birkaç Halepçe yapsam kurtulur muyum, diye kafasını kaşıyor. Yoksa Hitlerin toplama kamplarını mı önlerine koysam, diyor…

Bu hali ile insanlık onurunu, insanlık masumiyetini ve insanlığın ar damarını çatlatıyor.

Umurunda mı?!

Evet gözü dönmüşçesine bunu yapıyor, bunu istiyorlar.

Ama artık hiçbir şey etki etmiyor. Tüm barutları su almış.

Dünya, bu son dönem zalimlerin isteğinden ibaret değil, artık…

Külün altında dinmeyen o ateş, 50 yıl önce, Kürt kadınının elindeki özgürlük meşalesini yaktı. O gün bu gündür o ateş yanıyor.

Bu kadim ülkenin insanları Kürtlerin öncülüğünde örgütlenen halklar, inançlar, etnik yapılar, insani değerlerde karar kılan tüm insanlar 2500 yıl önceki gibi zalimin zulmüne son vermeye kararlıdırlar.

Newroz 2023 bunun şahidi olacaktır, buna inanıyorum.

Mayıs ayındaki seçimde, zalimden hesap soran halkların muhteşem motivasyonu, tarihteki başarıyı tekrar yaşamaya yeterlidir, diyorum…

Newroz şima firaz bo.

Newroza Şaran Firaz Bo!

Newroza gelan pîroz be!

Halkların Newrozu Kutlu Olsun!