BİZİMLE ALÂKASI YOK

“Hak, Hukuk, Adalet” dilimize pelesenk ettiğimiz üç kavram, üç slogan. İstiyoruz evet... Biz istemesine istiyoruz da vermiyorlar ki(!)

Neyse biz oturduğumuz yerden istemeye devam edelim tıpkı muhalefetin, “Biz seçim istiyoruz, getirin kurun sandıkları!” demesi gibi(!) Ne demişler: İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü kara.

Geçen ay banka hesaplarım bu yüzden bloke olmuştu. Adalet dilenmeyip gidip adaletin sarayında hak arama girişimlerinde bulunmuştum. Oysa ilahi adalet ne dosya ücreti ne de avukatlık ücreti istemiyordu. Yapmanız gereken tek şey yanan yüreğinizi, boşalan ceplerdeki yangını ağlayarak söndürürken bir iki yakarış cümlesiydi.

Oysa duvarlarında kocaman, büyük puntolarla yazılı “Adalet Mülkün Temelidir” diye. Bu uyarı yazısını göre göre gidip kendimi o duvarlara vurdum. Param yok pulum yok, mülk desen hiç yok. Tam baldırı çıplak bir fakir! Bu halimle arkadaşımdan aldığım borç altını bozdurup dosya parası yaparak, uğradığım haksızlıklara karşı dava açma gafletlerinde bulunmuştum bundan yedi- sekiz yıl önce.

O davaların hepsi aleyhime sonuçlandı tabii ki. Kazanan taraf zengin miydi peki; hayır. Ama karşı tarafın erkek olmak gibi bir avantajı vardı. İstinaf’ı, Yargıtay’ı derken seneler süren bekleme işkencelerini söylemiyorum bile. Fakirsen, haksızsın(üstelik kadınsan)… Kaybettiğim davalar için yatırdığım dosya paraları kadar bir de vergi cezası olarak ödüyormuşuz. Bunu sonradan öğrenmek ayrı bir yıkım oluyor insana.

Tabii bu vergi borcunuzu kapatmadığınızda üzerine işleyen faizleri söylemiyorum bile. O vergi borçlarım faizleriyle birlikte tam iki katına ulaşınca bana tebliğ edilme gereği bile duyulmadan icra takibi başlatılmış. Vergi dairesine bizzat uğrayıp sorunumu halletmem gerekiyordu. “Kendi sistemleri üzerinde tebligat yapıldığı görünüyormuş, postacı evde olmadığım ibaresi ile tebligat evrakını geri kuruma getirmişmiş.” Bankanızla ilgili hiçbir işlem yapamadığınız için mecburen o borcu paşa paşa nakit olarak ödüyorsunuz. O nakit parayı nerde ve nasıl bulacağınız da sizin sorununuz!

Ben de biliyordum, vergi borçlarımı affettirecek iktidar partili bağlantılarımın olmadığını. Devasa miktarlara ulaşmış paramın olmadığını, talanla, gaspla edindiğim mülklerim de yoktu. Yine de piyango gibi,” ya kazanırsam” umuduyla girdik işte bir kere o kapıdan. Gerçi piyango bilet gelirlerinin sahibi de paranın gittiği yerde belli, yine bayilerin önünden geçerken, ” küçüğüne de razıyım, bir kere kazıyıvereyim” diye içinizden geçiyor ya işte öyle…

Bugün, internet gazeteleri haberlerine şöyle bir göz atarken bir habere rastladım. Gerçi yetkililerden henüz bir açıklama gelmedi ama haber aynen şöyle:”Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanı’na ait şirketin, Muğla/Bodrumda bulunan yüz on beş bin metrekarelik otel alanına dâhil etmek için yirmi beş dönüm araziyi tahsis için müracaat eden bakanın kendisine onay verdi.”

“Bu haberin biz fakir tebaaların vergi borcu ve adaletin saraylarıyla ne alakası var?” diye soruyorsanız, cevabım; bizimle hiç bir alakası yok(!) Sadece ormanlık, hazine arazisinden binlerce ağaç kesilecek. Ve oraya yapılacak otelde, üç kuruşluk vergi borcunu ödeyemeyenin tatil yapma şansı yok, hani yanılıp da tatile niyetlenmeyesiniz diye söylüyorum…