Erdoğan kaybedecek. Bunu görüyor, görüyor ve ilke, değer, etik demeden ne bulursa sarılıyor…

Buna yeniden döneceğiz, ancak unutmayalım, unutturmayalım ki depremin 40. günündeyiz. Ve ne yazık ki felaketin etkileri daha da artıyor. On binlerce kayıp verdik. Hâlâ enkaz altındayız. Barınma sorunları çözülmek bir yana artarak sürüyor. Çadırlar su altında kaldı. Feryat figan bir tablo içindeyiz. Depremin vurduğu Urfa ve Adıyaman bu defa sel felaketiyle sarsıldı. 20 insanımız sele kapılarak yaşamından oldu. Urfa Belediyesinin, Japonya’dan aldığı krediyi Afganistan’daki gerici, kadın düşmanı, insanlığın yüz karası bir iktidara göndermiş olduğu da bu vesile ile açığa çıktı.

Diğer yanda yaraları sarmak için çırpınan, depremzedelere yardım eden demokratik kurumlarla uğraşıyorlar. Ekmek ve Gül’ün dayanışma çalışmaları engelleniyor, Kız Kardeşlik Köprüsü yıkılıyor.

İktidar dökülüyor. Depremde yok, selde yok… Her gün yeni ve tahribatı yüksek bir felaket yaşıyoruz. Depremin ağır sonuçları gibi selin tahribatı da uygulanan yerleşmiş politikalarıyla ilintili. Sel, ranta açılan dere yataklarında, üzeri kapatılan sel yollarının plansız yapılarını söküp götürdüyse bunun bir nedeni olmalı. Akıl ve bilime dayalı olmayan imar ve yapılaşmanın faturasını halk canı ve malıyla ödüyor.

Diğer tarafta yaralar sarmak yerine seçime kilitlenmiş bir iktidar var. Öyle ki depremde halkın tepkisini çekmiş valiler bile utanmadan milletvekili olmak için istifa ediyor. AKP, depremin yaralarını sarmak yerine seçime kilitlendi. Yeniden iktidar olmaya kilitlenmiş bir iktidarın yapacağı her işin göz boyamaya dayalı olacağı ve yeni felaketlere kapı aralayacağını bilmek için kahin olmaya gerek yok.

Tüm sonuçlarıyla görüyoruz ki, Erdoğan seçimi kazanmak için içeride ve dışarıda hummalı bir çaba içerisinde. 21 yıllık iktidarının çatırdadığını görmekte ve bu tüm benliğine yansımış durumda. Kaybetme korkusuyla sarsılıp duruyor. Erdoğan, iktidarının her çatırtı sesinde biraz daha korkuyor ve yanına alabilecek kim olursa olsun onları toplamaya bakıyor. HÜDA PAR gibi, karanlık sicili olan Hizbulkontra’nın devamcısı bir parti ile bile yan yana gelip, ittifak kuruyor. Kadına yönelik şiddeti yasaklayan 6284 Sayılı Yasa’nın kaldırılmasını isteyen Yeniden Refah Partisi  ile Menzil’den diğer tarikatlara uzanan bir ittifak çabası için çabalıyor. İttifaklara, bileşenlere bakarak ne denli karanlık bir gelecek tahayyül edildiğini kestirmek hiç de zor değil.

Sadece içeride değil telaş, aynı zamanda dışarıda da sürüyor. Erdoğan Putin ile çokça ortak işler kotarmıştı ve bunu sürdürmek istiyorlar. Erdoğan, Putin’den destek bekliyor. Seçimden önce Esad ile el sıkışmak ve bu fotoğrafla seçime girmek istiyor.

Önceki gün Moskova’da yapılan Putin, Esad buluşmasının esas nedeni buydu. Putin, bir Erdoğan, Esad ortak fotoğrafı verdirmek için canla başla koşturuyor. Esad ile el sıkışmaya can atan Erdoğan’ın isteğini yerine getirmeye çalışıyor. Zira, Putin, Erdoğan’ın seçimi kazanmasını sağlayacak her türlü girişimi kendi geleceği için de önemli görüyor. Beşar Esad’ı buna ikna etmeye çabalıyor.

Erdoğan’ın kazanması için çabası Esad’ı ikna etmekle sınırlı değil, Kürtler üzerinde yaratabileceği bir etki varsa onu da kullanmak istiyor. Rojava Kürtleri üzerinden girişimler sürdürüyor. ABD ile Rusya’nın Ortadoğu’daki pazar ve hegemonya kavgasında Erdoğan’ın seçimi kazanmasının kendi lehine işleyeceğini düşünüyor.

Ancak Esad’ın Erdoğan ile el sıkışarak ona destek sunması beklenmiyor. Suriye, Rusya’nın asker ve üslerinin takviyesinden yana olsa da Erdoğan’a ilişkin talebi karşılamak istemiyor. Toplantı sonrasındaki yansımalara bakacak olursak; Esad, Rusya ile Suriye ilişkilerinin baba Esad’dan bu yana neredeyse 70 yıldır sürdüğü biliniyor. Stratejik ortaklıkları var. Beşar Esad, Putin ile görüşmesinde ona geçmişlerine ve Putin’e övgüler düzdü. Ukrayna savaşındaki haklılığından ve başarılarından söz etti. Dünya siyasetindeki önemine vurgu yaptı. Ancak iş dönüp dolanıp Erdoğan ile el sıkışmaya gelse de buna yanaşmadı. Öyle görünüyor. Toplantı sonrasındaki açıklamalar bunu gösteriyor.

Zira Esad, savaşın ve yıkımın nedeni olarak Erdoğan’ı görüyor ve bugün içinde bulunulan koşulların sorumlusu saydığı Erdoğan’ın hiçbir adım atmadığını görüyor. Bilindiği gibi Esad, görüşme için TSK’nin Suriye topraklarından tamamen çekilmesini istiyor. Selefi örgütlere sunulan desteğin son bulmasında ısrar ediyor. Rusya ve İran garantörlüğünde bir takvim dahilinde sürecin işletilmesini şart koşuyor.

Tek adam yönetiminde birbirleriyle yarışan Putin, Erdoğan ikilisinin uzun sureli hesapları var. Ancak Esad’ın, Erdoğan’ın çabasını seçim yatırımı olarak gördüğü ve samimi olmadığını düşündüğü görünüyor. Seçim taktiklerine güvenmeyeceğini söylüyor. Dolayısıyla Erdoğan tarafından adım atılmadan Esad adım atmayacak ve Esad, Putin’in çok istediği o fotoğrafı Erdoğan’a vermeyecek.