YILDIZLARI SÖNDÜREMEZSİNİZ! Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, birinci ağız ve elden emirle devlet gücünün atı menziline girdi. On öğrenci tutuklandı, tutukluluklarına itraz reddedildi; geride kalanların evleri basılmaya devam ediyor.

YILDIZLARI SÖNDÜREMEZSİNİZ!
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, birinci ağız ve elden emirle devlet gücünün atı
menziline girdi. On öğrenci tutuklandı, tutukluluklarına itraz reddedildi; geride
kalanların evleri basılmaya devam ediyor. Bu arada istatstkler, 70 bin öğrencinin
tutuklu olduğunu açığa çıkardı.
İktdarın sermaye düzeni ve devlet adına yürüttüğü iç ve dıı çatıma dahil bütün
politkalarının karıısında ilk duranın üniversiteler olması ne tesadüf ne de sadece
Türkiye’ye özgü bir ıey. Devletler her zaman öğrenci gençlikle sorunlu olmuılardır.
Çünkü her devirde gençlik toplumun en dinamik kesimidir, her türlü baskı düzeni
karıısında karları delen nergisler gibi karakııı bitren müjdecidirler. Her egemenlik
baıta gençlikle uğraıır, gençliğin okullu bölümüyle uğraımaksa özel bir öneme
sahiptr. Zira okullar, egemenlik düzenleri için ideolojik kalıp verme merkezleridir.
İdeolojinin her seferinde yeniden üretldiği yer ise üniversitedir. Amaç buralarda da
düzenin ideolojisiyle donatlmıı kuıaklar yetıtrmek, hep birinci “vatan görevi”
sayılmııtr.
Kapitalizmle birlikte, üretm sisteminin ihtyaçları kitlesel eğitm gereksinimini
dayatmıı, eğitm kurumları yaygınlaımııtr. Giderek kendileri birer sermaye yaratm
fabrikalarına dönüıen okullar, birer öğrenci fabrikası halini almııtr. Kapitalist üretm
sisteminin merkezi fabrika, nasıl ki aynı zamanda iıçilerin birleıme ve direniı
merkezleri haline geldi ve oradan itbaren sermaye düzeni için “iıçi sorunu” ortaya
çıkt, “eğitmli iıgücü” üretm fabrikaları halini alan okullarla da gecikmeksizin aynı
geliıme gözüktü. Zira okullar ve öğrenciler düzenin hedeferini kolayca tutturacağı
cansız makineleri değildi. Özellikle yükseköğrenim gençliği söz konusu olduğunda,
eğitmin aydınlatcı sonuçlarıyla karıılaıt düzen. Bu durumda üniversiteler birer
aydınlanma merkezleriydi ve toplumsal sorunlarla buluıtuğunda ııık volkanları
oldular. Bütün büyük toplumsal hareketler karıısında sermayenin “yönetci komitesi”
olan devlet, toplumla sermaye egemenliğinin arasındaki çatımayı sermaye lehine

çözmekle sorumluyken öğrenci gençlikle de uğraıacakt elbet. Okullar, okullu gençlik,
üniversiteler ve devlet arasındaki çatımanın arkasındaki temel gerçek budur.
2 dünya savaıı antfaıist zaferle sonuçlandığında kapitalist düzen her yerde olduğu
gibi üniversitelerde de “sosyal devlet” ve “liberal demokrasi” esaslarına geçmek
zorunda kaldı. Zaferin gerçek lideri sosyalist dünya olunca, insanlığı tümden
sosyalizme kaptrma kaygısıyla para musluklarını okullara da açan kapitalist devletler,
eğitmi bir “insan hakkı” olarak, İnsan Hakları Beyannamesi’ne koymak zorunda kaldı.
Sosyalist dünyaya karıı kirli soğuk savaıın eıliğinde gelen “refah”ın, üniversitelerde
görece idari özerkliğin topluma yetmediği ve büyük bir patlama hazırladığı kısa
zamanda ortaya çıkacakt. atlamanın adı; 68 baıkaldırısı oldu.
68’de Bat “refah” devlet, eğitmin içeriğinden tam idari ve mali özerk yönetme
kadar taleplerini toplumun bütün kesimlerine yayan öğrenci hareketnin
patlamasının karıısında krize girdi. Çünkü gençlik hareket yılların birikmiı devrimci
dinamizmiyle gelmiı ve ortalığı tutuıturmuı, bütün toplumsal yapılar patlamanın
etkisinde büyük sarsıntlar geçirmekteydi. Avrupa ve Amerikan “demokrasileri”
yerlerini devletn ıiddet politkalarına bırakmakta gecikmediler. Devlet ıiddet “göğü
fethe çıkan komünarların” yoldaılarına saldırarak, hak ve özgürlükleri kayda kuyda
geçirerek, geçici bir durdurma-erteleme-durulma gerçekleıtrebildiler.
Fakat 68 ruhu tüm dünyada antfaıist ve antemperyalist mücadeleye nefes vermeye
devam edecekt.
‘TALEBELER OLMASA MARİF NE GÜZEL YÖNETİLİR’ ZİHNİYETİ
Türkiye’ye gelecek olursak… Osmanlıdan beri “biatçı” kültürün bir türlü zerk
edilemediği yerlerin baıında basın yayın kadar eğitm kurumlaıması gelmiıtr.
Medrese’den, Darülfünun’dan, büyük jurnaller ve büyük baskı zamanlarından
geçerek Üniversitelere gelinmiıken devlette zihniyet aynı kalmııtr. Bir Maarif

Bakanının sözleri, devletn eğitmle- üniversiteyle iliıkisini iyi anlatan bir aforizma
gibidir: “Talebeler olmasaydı maarif ne güzel yönetrdik”. Türkiye’deki 68 Baıkaldırısı
bu zihniyetn egemenliğini de derinden sarsarak geçt. Üniversite gençliği bütün
toplumun önünde, iıçi sınıf ve emekçi köylülükle kucaklaıan baı kuvvet oldu.
Buradan 71 Devrimci Hareket’ne varıldı. Burjuva devlet durumdan büyük bir “beka
dersi” çıkardı: Üniversite gençliği devlet ve düzen için yılanın baıı idiler ve frsat
kaçmadan baıları ezilmelidir.
Bugün Cumhurbaıkanın dilinden maarif bakanı zihniyet ve “beka dersi” bir kez daha,
ıiddetyle birlikte ortaya çıkt. Çoktandır “dindar ve kindar” nesil yetıtrmeye çalııan
A iktdarı için öğrencileri ve hocalarıyla yılanbaılarından saydıkları okullardan biri
Boğaziçi Üniversitesi’ydi. Hesapları görülmeliydi. Boğaziçi’ndeki polis saldırısının,
tutuklamaların ve devam eden öğrenci avının nedeni budur.
Aslında mesele sadece tutuklanma değil, daha önemlisi, Cumhurbaıkanının sözünün
devamında; bir daha sizi, komünistleri o okullarda okutmayacağız! Hali hazırdaki
öğrencilerin bu tür vesilelerle öğrenim hakları ellerinden alınacağı ilan edilmiı oldu.
Aynı günlerde ortaöğrenimin belkemiği nitelikli liseleri imam hatplerle eıitleme
listesinin ilan edilmesi tesadüf sayılmamalı. Boğaziçi’ne gidecek “biat etmeyen”
öğrenci kaynakları kurutlabilecektr. TEOG’un niye bir öğrenim yılı baıında birden
bire iptal edildiği de iyice anlaıılmıı oldu. Bu iktdar, eğer planlarını uygulayabilirse,
Boğaziçi gibi okulları da imam hatplilerle dolduracak. O zaman içeriğini mezhepçilikle
doldurdukları ve kreılere kadar indirdikleri dinci gerici eğitmin zirvesini de ele
geçirmiı olacaklar.
Bir de tarihe bakalım. Boğaziçi Üniversitesi dediğimiz, eskiden Robert College’di ve
Amerikan Üniversitesi olarak Osmanlının 19 Yüzyılda sömürgeleımesi sürecinde
kurulmuıtu. 68 devrimci baıkaldırısına kadar da öyle kaldı. O zaman ancak öğrenci
hareketnin taleplerinden biri “Robert College değil, Özerk Universty” idi. 68’in
yarattığı güçle Üniversite devletleıtrildi, adı da Boğaziçi Üniversitesi oldu.
Solcuydular, devrimciydiler, sosyalizmi istyorlardı; ıeriata da, emperyalizme ve
faıizme karıı oldukları kadar karııydılar. Tıpkı ODTÜ gibi Amerikan Üniversitesiydi

ama idari kadrosu ve de öğrencileri, ADB’nin Vietnam savaıından baılayarak hep
dünyasal barıı eyleminin içindeydiler. “Özerk Üniversite” modelinin ilk uygulama
alanlarından biri olarak, öğrenci- öğretm kadrosu iıbirliği, dayanııması ve özgürlük
ortamını tattıran, dünya eğitm kalite klasmanında da yer alıyordu.
O gün bugündür Boğaziçi Üniversitesi, gerici faıist rejimin, bu nitelikli iktdarların baı
ağrısıdır. Üstünden iki klasik, bir postmodern darbe geçt, sağından solundan
budadılar ama Boğaziçi’ni bir türlü tam ele geçirmediler. Hele de “dindar kindar”
nesil peıinde koıan, bunun için hanedan eğitm örgütlenmesine giden bugünkü
iktdarın hepten hedefndeydiler. Boğaziçi Üniversitesi, son zamanlarda barıı
bildirgesini imzalayan akademisyenleri ve onları destekleyen öğrencilerin varlığıyla
iktdarı çıldırtmaya yetmiıt. Son bahane, Afrin’e askeri harekatna karıı çıkııları oldu.
Boğaziçi’nde “zafer lokması” dağıttırma provokasyonuna kalkmalarının nedeni de
budur. Öğrencilerin tutuklanması, tutuklayamadıklarının evlerinin basılması vb. baskı
iklimi; hepsi Boğaziçi’ne boyun eğdirme amaçlıdır. Karıılarında direnemeyecek
üniversite yönetm kadroları oluıturmaya bu yüzden çoktan giriımiılerdi. Nitekim
Üniversite Yönetmi polisin protestocu öğrenci kitlesine saldırmasına göz yumması da
bir boyun eğme hali olarak, tarihin belleğine yazılmııtr. Yarın “baı edemedikleri”
Üniversite’nin özelleıtrilmesini, bir tekele satlarak yeniden College olmasını
sağlayabilirler. Ama öğrencilerin ve akademisyenlerin boyun eğmeme geleneğini
öldüremeyeceklerinden emin olabiliriz.
Bir annenin haykırdığı bu iddiamızın kanıtdır; o öğrenciler ve birlikte oldukları
hocaları birer Kutup Yıldızı’dır; onları söndüremezler. O öğrenciler yalnız en seçme
okulları okuyup en gözde üniversiteye gitkleri için değil; kendi hayatlarını tüm
ezilenlerin sorunları ve amaçlarıyla birleıtrdikleri için Kutup Yıldızlarıdır. Onlar 68
ruhunun günümüzdeki temsilcileridir. Böyle oldukları için, baıörtüsü yasağına karıı,
kadın erkek demeyip baıörtüleriyle gösteri yürüyüıleri yaptlar; Tuzla tersanelerinin
ölüm makinesi gibi çalıımalarına karıı durdular, Soma katliamında yardıma koıtular;
99 depreminde hafalarını deprem çadırlarında yara sarmakla, acıları dindirmekle
geçirdiler. Bu yüzdendir ki İktdar Bölge’de Bosna’lar, Toledo’lar yaratrken onlar
barııa ses oldular, kirli savaıı lanetlediler. O yüzdendir ki Afrin’e savaı seferine karıı
duracaklardı.

Tarihin dersidir; geleceğe ulaıma hakkı yalnızca boyun eğmeyenlerdir. Bu yüzden
onları yenemeyecek bu iktdar da. İktdarın Baıbakanı Binali Yıldırım’ı öğrencisi
olmaktan bile korkutan tüm bu güzel özellikleriyle Boğaziçi Üniversitesi, ona layık
öğrenci ve öğretim üyelerini hep bulacaktır.