YAŞAMIN RENGİ

Yaşam ve ölüm arasında durmadan gidip gelen zamanın döngüsünde, her duygu bir başka duygunun gölgesinin altına düşer. Bu durumda hangisinin daha çok beslenip büyütüldüğü çok önemli. Sevgi mi yoksa nefret mi? Varlığı yaşatılan duygunun esaretinde, insan ya kararıyor ya da aydınlanıyor. Bu hangisinin tercih edildiğiyle ilintili. Bu durumda unutulmaması gereken, uzun soluklu ama geçip giden zamanın içinde kısacık bir ömür diye nitelendirilen yaşamın, kasvetli bir zamana heba edilmeyecek kadar değerli olduğudur. O yüzden, asık suratlı bir zamanın ötesine geçmenin ölçüsü; ruhu ve kalbi olağanca hızla; kinden, öfkeden, nefretten ve kötülükten arındırmak ve onları, sevgiye tabi tutmaktan geçer. Evet sevgi denen duygunun, insanların ve bütün canlıların varlığından itibaren gücünü sürdürmesi, muazzam bir dengedir. Ve bütün canlılar arasındaki eşitlik ilkesidir. Ölçüye tabi tutulamayacak kadar da güçlü bir olgudur. Dengeyi sağlar ve farklılıkların itici gücünü ortadan kaldırır. Zira, bütünleştirici olan en büyük güçtür. Bütün bunların yanısıra yaşamsal anlamda da en zengin kaynaktır. Yani daha geniş açıyla; sessizliktir, sükunettir, huzurdur, yakınlıktır, güzelliktir, saygıdır, anlayıştır, zıtlıkları kabullenmektir, çoğalmaktır, çoğaltmaktır.

Ruhun ve kalbin dirilişidir, canlı kalışıdır. Büyümektir, büyütmektir, yeşermektir, yeşertmektir, yaşatmaktır, yaşamaktır, umut etmektir, hayal kurmaktır, emek vermektir, fedekarlıktır, üretmektir, sabırdır.

Birlikte; aç kalmaktır, sussuz kalmaktır, kaybolmaktır sonra da bulunmaktır, ağlamaktır, gülmektir, hata yapmaktır, hatalarından ders almaktır, bağırmadan sadece fısıldaşmaktır, bazen de birbirine doğru çıkılan o yolculukta yalnızca susmaktır. Sessizliğin ortasında sevginin çığlığında sarsılmaktır, güçlenmektir, güzelleşmektir. Ve yeniden yeniden dünyaya gelmektir.

Çocukları, çiçekleri, ağaçları, hayvanları, doğayı, yeryüzünü, gökyüzünü, insanları ve bütün canlıları koşulsuz sevmektir.

Çirkin yada güzel, siyah yada beyaz olmanın örtüsünü ortadan kaldırmaktır. Üryanlaştırmaktır, şefaflaştırmaktır her şeyi.

Birbirine hiç benzemeyen şeylere karşı duyulan duyguyu bir tek kelimeye sığdırmaktır. Karmaşayı ortadan kaldırmaktır. Kolaylaştırmaktır hayatı. Netlik kazandırmaktır her şeye. 

Olumsuz, değersiz ve kötü olan bütün duygu ve düşüncelere yok etme şiddetini uygulamaktır.

Bütün bunların yanısıra, aynı zamanda bir tercih meselesidir. Zorlayıcı değildir. İçten gelendir. Gördüklerinle, görmek istediklerinle, kabul ettiklerinle ilintilidir. Ölçüsü, iradesi, derecesi kişiye özgüdür. Özgündür. 

Ayrıca; sağlıklı, bilinçli, birikimli ve kaliteli bireylerin oluşturduğu bir toplum demektir. Gelişmektir, büyümektir.

Evet bütün bunların, hatta daha fazla güzelliklerin sınırsız kaynağı ve tetikleyicisidir sevgi. Yaşam ve ölüm arasında geçen zamanda, yaşanmaya değer en kutsal duygudur.

Gandhi'nin de dediği gibi "Sevginin olduğu yerde hayat vardır".

Peki bu durumda tercih edilmesi ve beslenmesi gereken; sevgi mi yoksa nefret mi?

Zarif LAÇİN