DAYANIŞMA YAŞATIR

15 Temmuz 2016’den gerçekleşen darbe girişiminden sonra, İktidarın gerçekleştirdiği sivil darbe ve ilan edilen OHAL ile birlikte toplumsal muhalefeti sindirmek ve teslim almak adına ardı ardına yayınlanan KHK’lerle muhalif gazete, dergi, televizyon, radyo, emek ve meslek örgütleri, sivil toplum örgütleri bir bir kapatılmıştı. Aynı süreç içerisinde yayınlanan KHK’lerle 150 bini aşkın kamu çalışanı ihraç edilmişti. Haklarında herhangi bir disiplin soruşturması yapılmadan, savunmaları dahi alınmadan “Terör örgütleri ile İRTİBAT ve İLTİSAK’lı oldukları” gibi soyut iddia ve suçlamalar yapılarak hukuksuz bir şekilde kamu görevinden çıkarılan kamu emekçileri toplumsal linçe maruz bırakılmıştı. İktidarını kaybetme korkusuyla kamu çalışanlarını yani bizleri ihraç etmekle yetinmeyen siyasal iktidar, yurttaş ve insan olmamızdan kaynaklı çalışma, seyahat, sağlık, eğitim, seçme ve seçilme gibi var olan anayasal haklarımız da altı yıldır gasp edilmiştir. Hukuksal ve ahlaki dayanağı olmayan insan hakları ihlali dediğimiz bu gasp süreci altı yıldır fiilen bilinçli ve planlı bir şekilde sürdürülmektedir.

Yurttaşlarının mal ve can güvenliğinden sorumlu olanlar, kamu çalışanlarını hukuksuzca ihraç ettikleri gibi, eylem ve söylemleriyle toplumsal linçe, açlığa yoksulluğa, sefalete mahkûm edecek tutum ve davranış içerisinde bulundular. Ahlak, edep ve adaletten yoksun olanların söz ve yetki sahibi olduklarında neler yaptıklarını, neler yapabileceklerini Türkiye halkları çok yaşadı, çok iyi biliyor ve çok iyi tanıyor. Adaleti çıkarlarıyla eşitleyenler bilsinler ve unutmasınlar ki hukuk işlediğinde adalet önünde hesap verecekler ve mutlaka hesap sorulacaktır.

KHK zulmünü yaratanlar aynı zamanda ekonomik krizin derinleşmesini sağlayanlardır. Bu zorlu sürecin hem sanıkları hem de tanıkları olarak; insani, ekonomik ve hukuksal dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu bizlerle maddi ve manevi dayanışma içerisinde olan örgütümüz Eğitim Sen’den öğrendik. “Dayanışma yaşatır” şiarıyla, ihraç üyeleriyle gerçekleştirdiği maddi dayanışma dünya emek tarihinde bir ilktir. Bu ilk aynı zamanda “ağaç kökü yesinler” diyenlere karşı yürütülen mücadelenin başka bir adıdır.

Yargının siyasallaştığı ve siyasal iktidarın emrine girdiği böylesi dönemlerde, bu dönemde olduğu gibi Türkiye halklarına acılar yaşatılmıştır. Kamu çalışanlarına hukukun en temel ilkesi olan “savunma hakkı” tanımadan ihraç ettiler. Sonrasında asla yargı organı olmayacak ve iktidar bloğunu oluşturan AKP ve MHP’nin militan kadrolarında oluşturulmuş ucube OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunda hak aramamızı istediler. Düşmanca tavır sergileyen OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu altı yıldır ihraç kamu çalışanlarını oyalıyor, hukuksuz kararlar veriyor ve suç işliyor. Bu suç işleme makinesi 22.04.2022 tarihinde dosyama RET kararı vermiştir. Kendi adıma onur duydum. Ülkemizde hukukun geldiği nokta adına da çok üzüldüm.

Suç makinası diyorum. Çünkü bu komisyon alenen suç işliyor. Anayasamızca konusu suç olmayan sendikal eylem ve etkinliklerimiz suç unsuru olarak gösterildiği gibi insani tutum ve davranışlarımızda ihraç gerekçesi olarak gösterilmiştir. Şöyle ki; Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde, Kobani'ye yardım götürmek üzere toplanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin basın açıklaması yaptığı sırada intihar saldırısı düzenlenmişti. IŞİD'in düzenlemiş olduğu bu saldırıda 33 kişi katledilmişti, 102 kişi de yaralanmış veya sakat kalmışlardı. Yaklaşık bir yıl sonra ESP Adana İl Örgütü bu katliamı protesto etmek, katledilen üyelerini anmak amacıyla Adana’da gerçekleştirdiği basın açıklamasına Eğitim Sen Adana Şube Başkanı olarak katılmış ve sendikam adına dayanışma duygularımı iletmiştim. Kolluk, katılmış olduğum bu basın açıklamasına ilişkin tutuğu rapor neticesinde Adana Cumhuriyet savcılığının yaptığı soruşturma ve inceleme neticesinde KOVUŞTURMAYA yer olmadığına dair karara vermişti. Buna rağmen, bu durumu suç üretme makinesi olan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu dosyamla ilgili gerekçeli kararında RET gerekçesi olarak göstermiştir. Katliamı gerçekleştiren firari katiller yedi yıldır yakalanıp yargılanmazken, insani bir konuda gösterdiğim duyarlılıktan ötürü ihraç edilmiş olmam- olmamız bir utanç olarak görüyorum.

15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi üzerinden altı yıl geçmesine rağmen bugün itibariyle KHK’li Eğitim Sen üyeleri ile ilgili istatistiki bilgiler aşağıdaki tablodaki gibidir.

KHK İLE İHRAÇ EDİLEN ÜYE
SAYISI

KHK İLE GÖREVE
İADE SAYISI

KOMİSYON KARARI
İLE G. İADE

KOMİSYON
KARARI İLE RET

KOMİSYONDA
DOSYASI BEK.

GÖREVE
İADE ORANI %


RET ORAN%

DOSYALARIN
KARARA BAĞLANMA ORANI %

MAHKEME KARARI İLE GÖREVE İADE

1602

20

518

767

297

40

60

81

10

OHAL İşlemleri inceleme Komisyonu 27.05.2022 yayınladığı raporda, komisyonun karar vermeye başladığı tarihten itibaren toplam başvuruların yaklaşık yüzde 98’i hakkında karar verdiğini belirtmiştir. Bu bilgi kapsamında yukarıdaki tabloyu incelediğimizde;

  1. Eğitim Sen üyelerine ait dosyaların %19’u olan 297 dosya neden karara bağlanmıyor?
  2. Dosyaları karara bağlanan her 10 üyemizden 4’ü göreve iade olduğuna göre, göreve iade olan 548 üyemizden özür dileyecek misiniz? Maddi ve manevi tazminat ödeyecek misiniz?
  3. Hukuksuzluğa neden olanlar, Anayasa Mahkemesinin kararlarını uygulamayanlar, adil ve adaletli davrandıklarını ifade etmektedirler. Peki, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye imza atan 340 Eğitim Sen üyesi akademisyen ve bildiriye imza atan diğer akademisyenler neden göreve iade edilmiyor. (Ret kararı alan 767 üyemizin 340’ı barış akademisyenidir.)
  4. Komisyon, ilk kurulduğunda haftada 1250 dosyayı karara bağlarken, 31.12.2021 tarihinde yayınladığı rapor ile 27.05.2022 tarihinde yayınladığı rapor arasında 20 hafta süre geçmiştir. Komisyon yayınlanan son rapora göre haftada 159 dosya karara bağlanmıştır. Karara bağlanan dosya sayısındaki azalmanın nedeni nedir?

Sorularım, sorularımız yine cevapsız kalacaktır. Ama inadınıza “dayanışma yaşatır”, savaşa hayır, yaşasın barış diyorum.

Yaşasın Eğitim Sen!

Yaşasın örgütlü mücadelemiz!