MERHABA  SEVGİLİ CANLAR Yeni bir alanda çizgi dilli biri olarak, inandığım insan değerleriyle sizlerle bu köşede Hakikatın ve sanatın dilini gücümüz oranında konuşturmaya  çalışacağız. Birlikte sanatın hakikatini insanda görmeye çalışacağız.

MERHABA  SEVGİLİ CANLAR

Yeni bir alanda çizgi dilli biri olarak, inandığım insan değerleriyle sizlerle bu köşede

Hakikatın ve sanatın dilini gücümüz oranında konuşturmaya  çalışacağız. Birlikte sanatın hakikatini insanda görmeye çalışacağız.

Sanat salt kavramsal değildir. Sanat insanla başlar, insanın toplumcu ve bireysel   yaratım gücüdür. Bundan dolayı sanat   toplumsal hastalıkların, biyolojik-psikolojik rahatsızlıkların, toplumdaki kinin,nefretin, savaşın, ırkçılığın ve bölünmüşlüğün çözümünde kilit rol oynar. Burada önemli olan insan bunun neresinde sorusuna cevap  bulmaktır.

En çok tartışılan ve kesin tanımı olmayan üretimin gerçek insan yanı sanattır.

Her topluluğun kendisine göre ölçüleri kuralları ve anlatımı var. Hepsi gerçek, benim diyor. Hepsi kendi yöntemini sanat olarak bize  sunmak istiyor. Bundan dolayı tarih boyunca sanat isim yöntem, dil değiştirmiştir.

Sanatın özü ise hep aynı kalmıştır. (İNSAN -EVREN DENGESİ) Sanat, farklı branşları kendi içinde doğurmaya devam ederek günümüze kadar gelmiştir. Buradan hareketle sanat, çoklu İNSAN- EVREN kimliğidir. Irk-din ve eril cinsiyet   merkezli olmayan, aşkınlık yöntemini esas alan sonsuz, çoklu ölçülere sahip üretim ve oluştur.

En ilkelinden en modernine sanat insandır.

 Sanat doğanın insanda vücut bulmuş halidir, İnsan-doğa birleşimidir sanat.

Dikkat ederseniz ikisi birlikte can çekişiyor. Kapital insanın kendisini kemiren kurdu oluyor.  Cennet bu kurdun insandaki pişmanlık hikayesini yazar.

Çirkin, sapkın inançlar kendilerini bu dünyada denendiklerini söylerler.

Her ne kadar bu durum bizi rahatsız etse de milyarlar bu hikayenin  işçiliğini yapar.

Sanat tanrıdır, aptal ile akıl arasında araftır.

 Sanat toplum ve birey için gerçek nefes alanıdır. Bunun için toplum olarak  sanata dört elle sarılmalıyız; ama EZİLENLER ‘bu zengin işidir’  der  kenara çekilir.

Kendi üreten beyinlerini, kalplerini, ruhlarını, davranışlarını, seslerini; kendi bakışını kendi elleriyle  değersiz kılar ve hakim sınıfa,sömürgeci ulusun eğlence masasına  meze eder.

EFENDİ’sinin beğenisini kendi beğenisi olarak kabul eder. Efendisinin ölçülerini kendisinin sanır. Onun şarkıları, onun kurallarını kendisinin sanır. Onun damak lezzetiyle övünür, ona özenir. Ezilenin, sömürülenin aşağılık duygusunu tatmin etme yöntemi budur

.AYDIN cahiller, yarım sol ideolijiler, çeyrek ruhlu demokratlar kaba pencerelerinden  biraz gerekli biraz gereksiz kurgu kulvarında yardımcı eleman gözüyle  bakar sanata.

Sanatın devrimci, değiştiren yönünü, eleştiren yönünü, kişiyi güçlendiren, insanı kendisiyle buluşturan yanına yarı bakar. Kör edasıyla yaklaşır sanata, sanatın dilini, oluşunu küçümser… okurken, yorumlarken ve bakarken ...  trene bakışı gibi uzaktan seyreder sanatı.

Sanat gözlem, duygu, algı ve yorumun Pratik sesidir. Şimdiden duyar gibiyim “Hayır- doğru değil !“ diyenleri. Lakin kuru gürültüye sanat   izin vermiyor. O kendi oyuncusunu, senaristini, şairini, sinemasını, tiyatrosunu, heykelini yaratmıştır; Kendi seslendireni size rağmen doğurur.

Sanatın bütün dalları bunun en somutun kanatır. İnsanı üzen döngüsüz, felçli, çürümeye yüz tutmuş  İNSAN’cık ve  ERİL  devletler  bunu görmez veya görmek istemez,

 EZİLEN VE SÖMÜRGE halklar, sınıflar, cinsler kendi sanatına ve sanatın gücüne sahip çıkmalı; kendilerinde oluşan sanatı yaşama dönüştürmek zorundadır. Kendini sanatı açık, yenilikçi değişimine, gerçek emekçi ruhuna eriştirilmeli. özellikle. İnsan olmanın gerçek sinerjisi sanata dost olmak zorunda. Sanat toplumsal hafızanın yazılı, görsel ve sözlü bilincidir. Bu bilinçten yoksun toplumlar tarih nezdinde yok olup giderler. Tarihten bu tarzda örnekler vermek mümkündür. Sanat soyut- somut, dışa yorumcudur. Hangi yönde görmek isterseniz öyle yorumlarsınız. Sınırları olmayan,statikliği  sevmeyen, daima yeni olan DOĞUMUN  - OLUŞUN kendisidir. Sanat felsefedir. İçimizdeki soru- cevap diyalektiğinin çetin mücadelesine cevaplar bulmaya çalışır,

Sanat sevmektir, sanat görmedir, sanat dokunmaktır, sanat doğanın – evrenin insanda var oluşun sesidir.

 Sanat insanda hep var olan, görülmek isteyen candır. Bundan ötürü sanat çoklu – çok dilli kozmik evrenin kendisidir.  Aklın evren ötesi insandaki tanrı kurgusunu yaratan gerçek sinerjisidir. Sanat doğurgan ve dişil karekterlidir. Tekliği sevmez, karşıtların birliğidir. Tasfiyeyi benimsemez, değişim özünde vardır. Özü insan - evren olan sanatı iyi tanımak dileğiyle…