YENİ YÜZ YIL
Geçmiş yüz yılın hangi sayfasını açarsanız açın, ilk sayfadan “ bundan daha beteri yok” diyerek geri dönersiniz!
Bunu doğrulayacak o kadar bariz örnek var ki, hangi birini sayarsın?
Bir darbeler sistematiğinden sürekli başı duvara çarpan bir ülkenin nasıl sağlıklı bir yol alacağının dersi, yapılanlardan hiç bir zaman çalışılmadı.
Herkes o duvarın dibine korkuyla sinip, yenisini bekledi!
Kimse de yanlışa dur diyecek ne akıl, ne de feraset kaldı.
Girdiğimiz bu yeni yüzyıla korkularımızı taşıyarak giriyoruz ve bana kalırsa daha da tehlikeli giriyoruz!
Yıla ilk adımı atarken bir siyasi cinayet, bir de hak gaspımız oldu!
Bunları üst üste koyduğunuz da işin vehameti net bir fikir veriyor; bu sancılar, bu korkular devam edecek ve arzulanan demokrasi ile hiç bir zaman yüz yüze gelmeyeceğiz gibi bir netlik var.
Köyleri boşaltılmış, tarımı belirsiz bir iklime savrulmuş ülkenin sığındığı çarpık kent gerçeği, herkesin beton binalara çarpan sesine metalik bir ruhsuzluk katıyor!
İçinde ki demografik yapıya tahammülsüz bir anlayışın, getirdiği toplama kültürler uzun yıllar değil, bir kaç yıl sonra meyvesini verecek ve tarlaya bulaşan ayrık misali hiç bir zaman da kurgulamayacaksın; bu tür durumlarda iki seçenek var; ya tarlayı ekmezsin, ya da terk edersin!
İki seçenek de sahibinin iflasıdır ve geriye dönüp çıkaracağı hiç bir günahın artık faydası yoktur!
İşte böyle bir iklimde, seçime gidiyoruz!
Dün, katıldığım panel de bir ara Kılıçdaroğlu konusu gündeme geldi. Çok eleştirdiğimi ve kimi arkadaşların bundan dolayı bana sert eleştirileri olduğunu söylerken; sadece şunu sordum; “ diyelim ki Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçildi, temsilde adaleti saplayıp, yirmi ile Alevi vali, Emniyet Müdürü ...benzeri atayabilecek mi?”
Evet, bu soru hepinizedir!
Yapabilecek mi?
Yapamayacaksa, gelmekle ne değişecek?
Ya da bu ülkenin kodları, onun sorunları çözmesine izin verecek mi?
....
Kimi zaman tatlı rüyalarınız vardır ve sabaha uyanmak gerçektir.
Bu gerçeği görmeyenler hep güneşe kızarlar; niye doğdu, niye beni tatlı rüyamdan etti diye?