Geçen hafta, Efrîn’in kesilen ve taşınan zeytinlerinden sonra, Kürdistan Bölgesel Yönetimi alanları içindeki Metîna, Zap ve Avaşîn’in ağaçlarının kesilmesi ve Türkiye’ye taşınmasından söz etmiştik. Konu Kürtler ve sınır ötesi operasyonlar olunca sadece yandaş medya değil, bir bölüm “muhalif” basın da gerçekleri gizlemeyi ya da çarpıtmayı bir maharet saymaktadır. Konu hiç gündem olmamaktadır. Bu hafta bu konuya başka boyutlarıyla devam edeceğiz. Ancak önce birkaç belirleme yapmakta yarar var.

Bilindiği üzere, söz konusu -içeride ve dışarıda- Kürtler olunca sadece AKP-MHP ortaklığı değil muhalefet cenahının ulusalcı ve milliyetçi partileri de suskun kalmakta, dahası bununla yetinmemekte her kritik dönemeçte AKP ve MHP’nin imdadına yetişmektedirler. Bundandır ki AKP, muhalefetin zayıf karnına vuruş üzerine vuruş yaparak bu alanda adeta at oynatmakta ve belki de önümüzdeki günlerde muhalefeti bölmenin araçlarına dönüşecek malzemeleri biriktirmeye devam etmektedir.

AKP, aynı zamanda yakaladığı her açığı hemen fırsata çevirmekte mahir bir parti. Bu “açık” ve “olanak” en son Millet İttifakı ortaklarından İYİ Partinin Başkanı Meral Akşener’in Cumhurbaşkanlığı seçimi için “Millet İttifakı bir adayla seçime girsin, HDP ayrı girsin” önermesiydi. Bu gelişmeden hemen sonra HDP kapatma iddianamesi devreye sokuldu. AKP-MHP ortaklığı güdümlü yargı eliyle hemen HDP’yi kapatma iddianamesini bu söylemden sonra ve 7 Haziran’a denk getirerek güncelleştirildi.

İçeride ve dışarıda Kürtlere uygulananın adete milli duygular derecesindedir. Kürdistan Bölgesel Yönetimi alanlarında olup bitene dönecek olursak; geçen hafta bu köşede sözünü ettiğimiz ağaçların kesimi ve Türkiye’ye taşınmasının AKP ile KDP arasında yapılan anlaşma sonucunda gerçekleştiğini öğrenmiş olduk. Hakkari’den Silopi’ye kadar uzanan ancak sınır ötesinden 40 ile 200 kilometrelik bir derinliğe tekabül eden bu alan TSK eliyle ve KDP desteğiyle adeta bir operasyon alanına dönüştürülmüş görünüyor. O bölge havadan ve karadan silah altına alınmış bulunuyor. KDP yönetimini derin ilişkilerle, para işleriyle esir almış olduğu anlaşılan AKP yönetimi, içeride yarattığı kamplaşmayı, diğer parçalardaki Kürtler arasında da yaratma çabasında. Bunun üzerinde uzun süredir çalışıyor, yatırım yapıyor.

AKP yönetimi, KDP ile birlikte hareket ederek, YNK ve diğer Kürt parti ve oluşumların PKK’ye karşı seferber etmek için durmadan kaynak aktarmaktadır. En son, Komela İslami Adalet Hareketi Lideri Ali Bapir: “Türkiye bizi, KDP’li ve YNK’li kardeşlerimizi çağırdı ve bizden PKK’yi terörist ilan etmemizi istedi. Ben kimseye danışmadan derhal reddettim. Davaları meşru ve haklarını istiyorlar dedim. KDP ve YNK politik büromuza danışalım dediler” açıklamasıyla Türkiye’nin süren çabalarını ve bununla birlikte KDP ile YNK’nin tavrını açığa verdi.

Gelişmelerin başka bir boyutu ise, en son BM denetimindeki Mexmûr Mülteci Kampının bombalanması oldu. SİHA’ların Hewler’deki Türkiye bağlantılı yerlerden kalktığı iddiaları var. Kürtler bu saldırının Irak Hükümeti ve KDP yönetiminin anlaşmalarıyla yapıldığını düşünüyor ve bunu öfkeyle dile getiriyor. Yerel kaynaklar, tatil olmaması halinde bombanın düştüğü okul bahçesinde çok sayıda çocuğun ölebileceği ve yaralanabileceğini söylüyor.

Bu gelişmeden önce, 5 Haziran’da KDP peşmergelerinin konvoyundan bir aracın bombalanması sonucunda 6 peşmergenin öldürülmesi büyük yankı yarattı. Peşmerge yakınları saldırı için başka yerleri işaret etmektedir. Havadan saldırıldı demektedirler. Aslında ilk açıklamalarında KDP yetkilileri de bu saldırının PKK tarafından yapıldığını ima etmemişlerdi. Bir peşmerge komutanı da saldırının havadan yapıldığını belirtmişti. Ancak sonraki günlerde ağız değiştirildi. 

Garê operasyonundan sonra o bölgeden çıkmayan TSK’nin giderek bölgeye yerleştiği, yollar açtığı, karakollar inşa ettiği ve tüm bunları KDP ile girdiği pazarlık sonucunda ve onların desteğiyle gerçekleştirdiği kaydedilmektedir. KDP yetkilileri ile AKP yetkilileri sık sık görüşmekte ve her görüşme sonrasında bölgede yeni gelişmeler yaşanmaktadır. KDP yetkililerinin AKP ile girdikleri akçeli işlerden dolayı göbekten bağlı hale geldikleri ve AKP’nin de bu ilişkileri politik alanda kullandığı da önemli değerlendirmeler arasında yer alıyor.

Yeniden kesilen ağaçlara gelecek olursak; Kürtler içindeki muhalif sesler yükselince ve TSK’nin Kürt topraklarını işgal ettiği eleştirileri artınca Türkiye tarafından yapılan açıklamalarda “Ağaçların kesildiği alanlar satın alındı, yol çalışmaları sürmektedir” dendi. KDP yetkilileri de ağaç kesimi ve yol yapımının bilgileri dahilinde olduğunu açıkladılar. Kürdistan Dış İlişkiler Bürosu Sorumlusu Sefîn Dizayî; “Türk devleti, Behdinan bölgesindeki ağaç kesimi için daha önce hükümetimizi bilgilendirdi” açıklaması yaptı.

YNK yetkililerinden Seid Ehmed Pîre ise “Kimin sattığını ve kimin aldığını bilmiyoruz, açıklama yapılsın” demektedir. Barzani çevresi tarafından toprakların satıldığı haberleri Kürtler içinde büyük bir yankı yaratmış bulunuyor. Ayrıca TSK ile paralel bir askeri sevkiyat yapıldığı ve Berdenazê’nin kuşatma altına alınmak istendiği belirtiliyor.

Tüm bu gelişmeler, bölgede bir KDP ile PKK çatışmasının ateşlenmek istendiği değerlendirmelerine neden olmaktadır. PKK’nin etkisizleştirilmesiyle birlikte KDP’nin hepten esir alınacağı ve Irak, İran ve diğerleriyle birlikte Kürtlerin bir kazanımı olan Kürdistan Bölgesel yönetiminin de kaybedilerek, Hewler, Süleymaniye ve diğer alanların birer Irak vilayetine dönüştürüleceği belirtiliyor. Bir iç çatışmanın alevlendirilmek istendiği, Kürtlerin birbirine kırdırılacağı endişeleri dile getiriliyor.

AKP yönetimin KDP’yi sıkıştırdığı, bölgeyi askeri bir tatbikat alanına dönüştürdüğü ve KDP üzerinden bölgeye askeri güçlerini yerleştirmek istediği yorumları hiç de yabana atılacak gibi değil. Ancak bölge halklarının çatışma ve savaşa değil, barışa, eşitliğe ve özgürlüğe ihtiyacı var.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Ötekilerin Gündem’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.