Bir felaket…28 Aralık 2011…Bir gece vakti… TSK uçakları… F-16 savaş uçakları… Bir hava saldırısı…Şırnak’ın Uludere İlçesi, Roboskî Köyü yakınlarındaki bir bölgeyi bombaladı… Bombalar yağdırıldı… 34 Kürt köylüsü… Kan revan… Vücutlar paramparça… Yürekler paramparça… 28 kişi Encu soyismini taşıyordu… Çoğu çocuk… Genç… Ve yaşlı… Irak’tan mazot taşıyorlardı diye kayda geçildi… Yıllardır gidip bir şeyler alıp getiriyor, satıyor ekmek parası kazanıyorlardı… Her kesin, dünya alemin bildiği bir iş yani…Yakındaki karakol, karakolun komutanları, askerler… Kaymakam, vali ta Ankara’ya kadar Roboskîlilerin yaptığı bilinen ticari bir faaliyet yani… Güya istihbarat almışlardı… Bir PKK’li grup geliyordu…Bahoz Erdal vardı grubun içinde…O zamana kadar defalarca vurduklarını, öldürdüklerini söyledikleri Bahoz Erdal’ı öldürmek üzere F-16’ları harekete geçirmişlerdi… Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin 2014’te düzenlediği bir basın toplantısında “MİT tarafından gönderilen yazılar ve üst düzey MİT görevlisi tarafından TSK telefonla bizzat aranarak, Bahoz Erdal’ın hudut hattını geçmekte olduğu bildirilmiştir. Silahlı Kuvvetler’in yetkilileri, bilginin doğru olup olmadığını defaatle sormasına rağmen, MİT yetkilisi ısrarla bilginin doğruluğunu teyit etmiştir.

 

 

 

Bir felaket…28 Aralık 2011…Bir gece vakti…

TSK uçakları… F-16 savaş uçakları…

Bir hava saldırısı…Şırnak’ın Uludere İlçesi, Roboskî Köyü yakınlarındaki bir bölgeyi bombaladı…

Bombalar yağdırıldı…

34 Kürt köylüsü…

Kan revan…

Vücutlar paramparça…

Yürekler paramparça…

28 kişi Encu soyismini taşıyordu…

Çoğu çocuk… Genç… Ve yaşlı…

Irak’tan mazot taşıyorlardı diye kayda geçildi…

Yıllardır gidip bir şeyler alıp getiriyor, satıyor ekmek parası kazanıyorlardı…

Her kesin, dünya alemin bildiği bir iş yani…Yakındaki karakol, karakolun komutanları, askerler…

Kaymakam, vali ta Ankara’ya kadar Roboskîlilerin yaptığı bilinen ticari bir faaliyet yani…

Güya istihbarat almışlardı…

Bir PKK’li grup geliyordu…Bahoz Erdal vardı grubun içinde…O zamana kadar defalarca vurduklarını, öldürdüklerini söyledikleri Bahoz Erdal’ı öldürmek üzere F-16’ları harekete geçirmişlerdi…

Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin 2014’te düzenlediği bir basın toplantısında “MİT tarafından gönderilen yazılar ve üst düzey MİT görevlisi tarafından TSK telefonla bizzat aranarak, Bahoz Erdal’ın hudut hattını geçmekte olduğu bildirilmiştir. Silahlı Kuvvetler’in yetkilileri, bilginin doğru olup olmadığını defaatle sormasına rağmen, MİT yetkilisi ısrarla bilginin doğruluğunu teyit etmiştir. Sonuçta, MİT’ten gelen birden fazla resmî istihbarat raporları ve telefon bilgileri üzerine maalesef Uludere olayı yaşanmıştır” diye konuştu

Akşam 21:37 ile 22:24 arası süren bir bombardıman…

Anneler çocuklarının cesetlerini bir araya getirmekte zorlandı…

Cenazeler traktörlere dolduruldu…

Battaniyelere doldurulmuş çocuk cesetleri, ceset parçaları soğuk bir kış günü traktörlerle taşındı mezarlığa…

34 Köylü…Çoğu çocuk…Genç…Yaşlı… Tabutlar dizildi kilometrelerce…

34 Kürt köylüsü TSK bombardımanıyla katledildi.

Önce sorumlular açığa çıkarılacak, karanlık dehlizlere terk edilmeyecek denildi.

Ancak, üzeri kapatıldı. Devlet bir özür bile dilemedi…

Dönemin önemli, etkili ve yetkili isimlerinden Arınç, “Resmi devlet özrü beklenmesin” demişti.

Katledilen 34 candı…  Ne bir özür, ne sorumlu bulma arayışı…

Dahası taltif, yapanları destekleme, gizleme, onların yaptığını bir kahramanlık sayma tutumu sergilendi…Kürt köylülerin katliamı, parçalanan bedenler, dökülen kan üzerinden yeni bir konsept, yeni bir ittifak süreci başlatıldı…Kürtlerin kanı birkaç kuruş verilerek yıkanır diye düşündüler…

Her aileye 123’er bin lira kan parası… Kan parası, sus payı… Ve bu davayı kapatma hesabı içine girdiler…

Aileler reddetti…

Ceza davası açılsın, sorumlular açığa çıkarılsın, cezalandırılsın istediler… TBMM’den bir girişim beklediler… TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu kuruldu, araştırıldı, konuşuldu, ancak olayda kasıt olmadığı sonucuna vardılar…

Ne bir mahkeme, ne bir soruşturma… Takipsizlik kararları verildi…

Dahası; köylülerin içinden çıkan mücadeleci Ferhat Encu, 11 yakınını kaybetmişti… Davanın peşindeydi, milletvekili oldu, onu da hapse attılar.

Ailelere baskılar, gözaltı ve tutuklamalar uygulandı.

Aradan 7 yıl geçti… Ne soran, ne sorumlu arayan var… Devlet unuttu, unutturmak istedi…

Ancak insanlık Roboskî Katliamı’nı unutmayacak…

Hesabı bir gün mutlaka sorulacaktır.